Gökyüzü bile zincirlenmişti, niçin mavi kaldın diye
Dondurucu bir sis, yoksulluk yuvası, ekmek parası
Puslu hücrenin daralan duvarları ve prangalı havası
Bulutları dağıtan haşin yıldırımlar patlaması
Karanlık prejüjler ve patetik gülüşler
Ruhumda sürgün edilen mevsimler ve sevgiler
Ve elem ehramında pıtıraklı hatırlayışlar dilemması
Bende beni aşan şey, bugün ve istikbalde
Işıltı ve anlam kalmadı Kronos’un enterlüdünde
Kayığımı günlerin kafkaesk akıntısına bıraktım
Elim dümende ölüm rengi gözlerim ileride
Her nazarım bir isyan, her sessizliğim bir secde
Umduğum istikbalin hülyası bugün değil istikbalde
Altın çampakalı kayıp çocukluğuma ağlıyorum
Haklar ve görevlerden habersiz olmanın
Hissetmek ve düşünmek acısı olmaksızın
Hürriyetin füsunfeza saadetini arıyorum
Yıldırımlar düştüğü, şimşekler çaktığında
Bir şehir olduğunu sandığım mecrada
Devasa bir çöl uyanıyordu o sahralarda
Kumların sonsuz ummanları uyumakta
Her zerre bir dil, her dil bir çelişki, her çelişki bir dua.
Henüz dünya âlem kurulmamışken
Var olma gücümü çaldılar benden
Yeniden doğmaya mecbur kaldım yazık ki
Her doğuşta bir önceki ölümün kemikleri gizli
Bir çocuk kalbidir göğsümde tekleyen
Olmayan bir şehrin varoşları ve izbeleriyim
Yazılmamış bir kitabın trajik cümleleri
Yüz yıl sonra yazılacak bir romanın karakteri
Tamamlanmamış bir faraziyenin düşleriyim
Bir çocuk sesi yankılanır: “Baba, ben kimim?”
Plotinos gibi bedensiz özlemlerin, bin parçası ve şekleri
Hışırdayan servilerin solukları ve türkülerinde
Kafamızın yaratımı muhayyel bir aldanış örtüsünde
Akıp gidiyordu ömrümüz esrar perdesinin önünde
Bu perdeyi yırtmak imkânsızdı yaşadıkça yeryüzünde
Gültekin Avcı
İzmir, 2018
Kayıt Tarihi : 13.11.2025 19:09:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!