Kırmamalıydım masmavi yelken gibi açan kelebeğin kanadını
Kışa aldanıp bahara küsmemeliydim
Bu sessizlik bu hicran kokan geceye dökülen yaş değil kandır
Gündüze yakarışım gecelerimi kanatıyor
Sürermi yalnızlığım bir akşam serinliğinde
Kederler sarmış dört yanımı
Ben halen seni bekliyorum yaralı bir akşam vaktinde
Bir duman gözlerimi perdeliyor yağmurlu bir mevsimde
Sürgün olmuş bedenim çölün ıssız, kurak yerinde
İçim dökülüyor, karışıyor denizlere
Dalgaların hırçın bakışında köpük köpük
Bazen volkan gibi göklerde patlıyor
katran dumanıyla
Bazende suskunluğun yaprağında katre
Gidiyorum şehrinden
Artık kimsenin bulamayacağı diyarlara gidiyorum
Her şeyi yarım bıraktım.
İnce ince yağıyordu bembeyaz kefen
Ölüm soğukluğu kupkuru dalların gövdesinde
Esen rüzgarın keskin üfleyişi ve biraz öfke
Gökleri delen kuzgunların seferi var göğümde
Uzandım bir ağaç gölgesine
Hafif bir yel okşadı tenimi
Ve burnumda tüten mistik bir koku
Belli ki uzaklardan hicret var yüreğime
İçimin ferahlığıydı kaybolan derin acılar
Düşler kervanında savrulurdu anılar
Yitip giden zamanın yel esen durağında
Kimsesizdi bakışlarım.
Ürkek bir çocuğun masumiyetiyle seslenirdi zaman.
Oturdum çınar ağacının gölgesine
iki çay söyledim
deminden ve gelişinden belliydi
Sohbet yine kederli
Ve sen yine hep tebessümün merkezi
İçimde sönmeyen anadolu ateşi
Haydarpaşa garına karşı saatlerce oturdum
Rıhtımın yalnızlına eşlik ettim o soğuk mevsimde
Martılar süzülüyordu karabulutların gölgesinde
Dalgalarda biraz öfke, rüzgarda biraz serserilik
Adalara yelken açmış vapurlar
Birikiyor kaldırım kenarında hüzünlerim
Nereye baksam bir şeyler saklı sanki
Anılar mı özlemler mi
yoksa yaşanması mümkünken yarım kalmışlıklar mı
Her köşe başında ıslak ellerimin izleri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!