Yoksun...yoksun...yoksun
Her şey ar bana,
Sığmıyor bu küçük bedenim
Bu gönül bu ten
Dar bana.
Dal kırıldı...
şarkılar sustu
söz sustu
gönül sustu
yüreğim buz tuttu
gidişim yakındır senden.
Yoğun bakım odasında yapay makinelerle hayata tutunma çabasındasın ya pamuğum,
Bende dışarıda ki yoğun bakımdayım…
Bilirsin matematikle aram iyi değildir.
17 günde kaç kez ölüp ölüp dirilir insan?
Bir damla umudu okyanus yapıp, kaç kez boğulur?
Ve saniyede kaç bin saç teli karadan beyaza iltica eder?
….,
Yol yorgunuyum, peşimde bin katır yükü yaşanmışlık,
Ne çok yol varmış yaşam denen kasabada.
Ne yürümekle bitiyor ne dönemeçler dönmekle..
***
Daha fazla mutsuzluğa feda etmeden seni
....soldurmadan yüzündeki gülüşleri,
sevdinleri, sevmedimleri...
sorgulanmış, sorgulanmamış
tüm nedenleri niçinleri..
Ardıma alıp...,
Geç kaldım anne..,
herşeye geç kaldığım gibi
seni özlemeyede geç kaldım.
Anlattıklarını anlamaya, seni dinlemeye geç kaldım..
Bardağına birşey koyarlar içme kızım derdin ya...gülerdim
Ömrümüzün son adresi belli de…, kalbimizin son adresi de belli oldu böylece..
En nihayetinde kiracıyız her iki yerde de, ev sahibini memnun edebilir miyiz?
şimdiden bilinmez ve inşallah…demek kalır bize.
Yazdım… okudum, okudum sildim..
Ve vazgeçtim yazmaktan anlatmaktan.
Bu kez de anlaşılmadan bitsin dedim
Hoş anlaşılacak bir şey de yoktu ki zaten.
Küçükçük bir öykü der Zuhal Olcay bir şarkısında
Aldım heybemi
Giydim yokluk cübbemi
Geçtiğim yol
Aştığım deniz
Tutsaklığın sonu diye
Vardığım diyar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!