Suat Tutak Şiirleri - Şair Suat Tutak

0

TAKİPÇİ

Suat Tutak

Kelimeler vardır
Cümlelerden.. Satırlardan
Ve kitaplardan büyük
Anlamlı...Acılı
Damlalar vardır
Irmakların... Denizlerin almadığı

Devamını Oku
Suat Tutak

Bütün Annelere, Anneler Günü Armağanı...

1958 yılının 16 Kasım günü bırakıp gidişini hatırlıyorum anne.
Hiç unutmadım, o gün bu gündür bekliyorum anne. Gelmeyeceğini bile bile bekliyorum.. Gemgenç yaşında, yedi yıl dayanabildiğin o akciğer kanserine yenik düşüp, bırakıp da gitmiştin o gün anne... 'Erkekler Ağlamaz...' dediler. O gün öğrettiler bana, erkrklerin ağlamadığını.. On iki yaşındaydım henüz anne. Aileden iki çocuk verdiler kucağıma. '-Al bunları, sokağa çıkar da avut...' dediler. Bir buçuk yaşlarında iki çocuğun ellerinden tuttum. Sokağa çıkardım. Evin önündeki teneşir tahtasına baka baka, için için ağladım. Yaşlarımı kimseye göstermeden.. Duydum ya, erkekler ağlamazdı anne. Öyle demişlerdi.. Cenazene bile yaklaştırmadılar beni. Omuzlar üzerinde tabutun evimizden ayrılıken kimileri feryat edip, bayılıp ayılırken, ben ağlayamıyordum anne. Yasaktı bana ağlamak.. Çünkü, erkekler ağlamazdı. Oturdum bir kaldırımın üstüne. Çocuklardan birini bir dizime, diğerini de öteki dizime oturtarak, bellerinden yakaladım.
Ve, cenaze evimizin sokağını terk ederken ardından, yaşlı gözlerimle baktım.. Sesim çıkmıyordu. Ama içimde, bir yanardağ patlamıştı... Gözlerimden süzülen, yanaklarımdan dudaklarıma sızan, oradan da sessizce, çenemden yere damlayan yaşlar, o yanardağın lavlarıydı... Çocuklar yüzüme bakıp bakıp da, elleriyle birbirlerine göstererek, 'Ağlıyo, o ağlıyo...' diyorlardı. Onların o saf, dünyadan habersiz sözleri, beni daha çok yaralıyordu. Erkekler ağlamazmış ama anne, ağlıyordum ben. Ağlıyordum işte... Diğer kardeşlerim gibi feryat edip, bağırıp, kendimi yerden yere vurmuyordum ama, ağlıyordum sessizce... Yüreğim tutuşmuştu. Ciğerim alev alev yanıyordu anne. Yanıyordun sen içimde. Cenazen gitti. Alıp gittiler seni mezarlığa... Ne camiye gelebildim, ne de mezarlığa anne. İki çocuk elimi, ayağımı bağladı. Ama; yüreğimi alıp gitmiştin gözyaşlarımla, feryatlarımla, dualarımla birlikte.. Sana, çok kızdım o gün. Çaresizdin, itiraz edemeden gidiyordun anladık. Anladık da; hiç değilse o şevkatini, o ana sevgisini bana bıraksaydın ya...! Onları da alıp gittin.
Yaşım altmışa geldi anam, geçiyor bile... Hala o şevkatini, sevgini özlüyorum. Saçlarımı okşayışını özlüyorum. Sıcacık kucağını istiyorum. Bak bugün, 'ANNELER GÜNÜ...' Herkesin annesi yanında, yakınında, yanıbaşında... Benim annem yok.. Yoksun annem. Ben de annemi istiyorum.. Boynuna sarılmak, öpmek, içimden geldiği gibi şöyle, dolu dolu bir sesle; 'ANAM! ' demek, sonra da başımı omuzuna koyup, hıçkırıklarla ağlamak istiyorum. Onca yılın özlemini başka türlü dindiremem ki anam.

Devamını Oku
Suat Tutak

Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin. Hiç kimseyi aldatmayacaksın.
Ülke için gerçek amaç ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır fakat sen buna karşı direneceksin.
Önüne sonsuz engeller de yığacaklardır. Kendini büyük değil küçük, zayıf, amaçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak, bu engelleri aşacaksın.
Bundan sonra da büyük derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin.

Devamını Oku
Suat Tutak

ŞİİRSEL TAHLİL 30. 06. 2006
Suat TUTAK

(BİR AKDENİZ GÜZEL SENDEN...
BİR DE SEN GÜZELSİN AKDENİZ’DEN..”

Devamını Oku
Suat Tutak

BİR YOL BULURUZ...

Koşa koşa varamadım vuslata
Dünyaya kapıldım çıkamadım sırata
Çok yanlışlar gördüm, söylemedim surata
Güzellikleri seçtim de, satamadım mezada.

Devamını Oku
Suat Tutak

Bir mezar ki üstünde taşı yok
Bir mezar ki taşında yazı yok
Bir mezar ki eşi, sahibi yok
Belki içinde TUTAK yatıyor...

Verilecek bir selam bekliyor

Devamını Oku
Suat Tutak

Hani sevgiler boy boy olsun demiştik
Hani biz sevgimizle yaşlanacaktık
Hani ikimiz bir beste olacaktık
Hani hep şarkılarda yaşayacaktık

Şimdi bak hasret şarkısı yazıyoruz

Devamını Oku
Suat Tutak

ESİNTİ 18. 01. 2008
Suat TUTAK
Saat: 14. 02

KUŞADASI’NDA MEKTUPLAR ADRESİNİ BULMUŞ...
(BİR DE SÖKE’DE BULSA...!)

Devamını Oku
Suat Tutak

DENEME



O, öyle bir insandı ki; onun değerini yalnızca, yakın çevresinde olan dostları bilirdi... Sıradan bir insandı “Sezai Baba..” Çok severdi dostlarının ona, “Sezai Baba” diye seslenmesini. Belki çoğunuz tanıyorsunuz, Sezai Babayı. Az sonra anlatınca, hatırlayacaksınız..
Onun sıkça kullandığı sözlerden bir tanesi vardı. Onu söyledikçe, hatırladıkça, duydukça hep o gelir aklıma... Bir vefasızlığa uğrayan insanı gördükçe, ya da yanında sözü edildikçe, şöyle söylerdi bizlere. “-Mal da yalan, mülk de yalan. Var sen de, biraz oyalan...” O an gözlerini bir noktaya sabitleyerek diker, buğulanan gözleri, az sonra akacakmış gibi yaşarır, ötelere ama çok ötelere dalıp dalıp giderdi. Sessizleşir, mahzunlaşır, sanki çocuklaşırdı o... Onun o duygusal anı beni, çok duygulandırırdı. Yüreğimde bir eziklik, bir erime, bir acı hisseder, sebebini bilmediğim halde, benim de boynum bükülür, gözlerim yaşarırdı. O an, ona olan sevgim artar, içimden boynuna sarılıp öpmek, ya da omzuna başımı koyup, ağlamak isterdim hep... Gülmeyin, bu da benim iç dünyam. İçimden geldiği gibi yazıyorum. Samimi ve gerçek... İsterseniz siz bu duygularımı, anlattıklarımı hafife alıp, gülebilir, alay edebilir, çok çocukça bulabilirsiniz. Ama, ben de buyum. Değişemem ki, bu saatten sonra... Konuyu dağıtmadan, devam edelim.

Devamını Oku
Suat Tutak

Bir başka duygusalım bu gece…Nedense, biraz sevgiden söz etmek istiyorum şu an. Sebebini sorsanız da bilemem. Çünkü, bende bilmiyorum. Duygu yumağından çözülüp, dolanıp, karışmış ipler gibiyim.Ne bileyim, öylesine bir şey işte…

Anlattıklarımı okuyunca darılıp, incinmenizi istemem. Sözüm, kimseye değil, kendime… Yaşadıklarıma, boşa tükenen bir ömre, dönmeyeceğini bildiğim hayali bir sevgilinin, hayal olup, beni de ardından sürükleyen, tek taraflı yaşanmış aşkıma… Yada öyle sanılan, boşa yaşanmış koca bir ömre.. Onun için siz, üzerinize almayınız. Sizlerle ilgisi yok…

Ne denir bilmiyorum. Öylesine bir sevgiye..? Anlatabiliyor muyum? Hiç alışamadığım yaşantımın anılarına dalıp gittim yine az önce. Sevgi denilen hayali sevgili, sürükledi beni sevda okyanusunun derinliklerine. O denli derinlere indirdi ki, nefes alamıyorum. Boğulmak üzereyim. Yok, yok… Sanırım, vurgun yedim. Umut yok artık kurtulmama. Ayni derinliğe dalabilmem de mümkün değil..Çünkü, o dalışa ne ciğerlerim müsait, ne de daldırıp çıkartacak bir dalgıcım var artık. Onun için, sevgiye teslim olmuş halimle, alıcı kuşun pençesindeki, öleceği anı bekleyen bir av gibiyim.

Devamını Oku