Gözlerini gömüyorum, Stavanger polis binasının hemen yanındaki Hristiyan şehir mezarlığına. Toprağın bağrında çürümeye yüz tutmuş gözlerine çiçek kokuları sunarken, bahçıvanı oluyorum tüm Hıristiyan mezarlarının. Onların alemlerindeki evlerin önüne dikilmiş çiçekleri de suluyorum, gözlerim parlak.
“Ne de olsa komşu komşunun toprağına muhtaç.”
Tüm bitkiler kırmızı gül kokusuna bezlenmiş. Altları kuru, haneleri pak. Mutluluklara eşlik: ziyaretçilerin. En sevdiği çiçek değil miydi ki gül, Muhammed'in? İsa’nın uzaktan akrabasıydı O. Alemleri yaratanın evinde, huzurun habercisi olarak yer aldı. Güller kutsasın onları göğe varış şekilleriyle. Şekiller başka olsa da, tenler ulaşır gül kokusuyla Allah’a.
"Yaşam ve ölüm, farklı inançların sessiz buluşmasında…"
Alıp başımı gitmeyi yollar boyunca
Seyretmek bir bozkır akşamını camından bir otobüsün
Masal şehirlerini geçerken hızla
Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta