Şu Aramızdaki Aşk Meselesi Diyorum Bayım
Şu aramızdaki Aşk meselesi diyorum, bayım…
Kaç şiirle çözülür?
Kaç kelime yeter bir kalbi susturmaya?
Hangi dize söndürür yıllardır içimizde yanan bu ateşi?
Aşk dediğin, bir göl değil ki,
taş atarsın, dalga dalga açılır,
sonra susar…
Aşk dediğin, bazen okyanus;
akıntısı seni içine çeker,
sen çırpındıkça derinleşir.
Şu aramızdaki Aşk meselesi, bayım…
Bir çöl gibi.
Ne kadar yürürsen yürü,
ufuk hep uzak.
Su diye sarıldığın her şey serap,
susuzluğunu artıran bir hayal.
Belki de aşk budur:
Bir damla uğruna ömür boyu yanmak.
Kaç şiirle çözülür bu?
Bilmiyorum.
Belki de hiç çözülmez.
Belki de şiir dediğimiz şey,
çözümsüzlüğün ta kendisidir.
Bazen düşünüyorum…
Biz, seninle,
aynı sayfanın iki yarım cümlesi gibiyiz.
Ben başlamışım, sen bitirmemişsin.
Virgül olmuşsun, ben nokta olamamışım.
Hangi şair bizi birleştirse,
hangimiz tamamlanırız?
Şu aramızdaki Aşk meselesi diyorum, bayım…
Bir yangın gibi.
Alevi senden değil belki,
ama küle dönen hep biz oluyoruz.
Yandıkça eksiliyoruz,
eksildikçe birbirimize daha sıkı sarılıyoruz.
Şiirler,
küllerimizin üstünde açan çiçeklerdir belki.
Belki bu yüzden her mısra yanık kokar biraz.
Belki bu yüzden okudukça boğazımız düğümlenir.
Ve yine de yazıyoruz…
çünkü yazmasak susarız,
susarsak yok oluruz.
Ben biliyorum bayım,
Aşk dediğin, sadece iki kalp arasındaki bir mesele değil.
O, kelimelerle kurduğumuz bir köprü.
Ama köprünün tahtaları çürük,
her adımda düşecekmişiz gibi.
Yine de geçiyoruz,
çünkü geri dönmek daha büyük bir korku.
Şu aramızdaki Aşk meselesi diyorum, bayım…
Kaç şiirle çözülür?
Kaç şair otursa başımıza,
bizim hikâyemizi yazsa,
hangi kalem dayanır bu yükün ağırlığına?
Bazen gökyüzüne benziyor bu mesele…
Bulutlarımız ayrı,
ama yağmurumuz aynı yere yağıyor.
Bazen toprağa benziyor…
Köklerimiz ayrı,
ama dallarımız aynı gölgede buluşuyor.
Ve bazen bir aynaya…
Ben sana bakıyorum,
sen kendine.
İkimiz de kırık yüzlerde birbirimizi arıyoruz.
Kaç şiirle çözülür bu, bayım?
Her şiir biraz daha büyütüyor meseleyi sanki.
Her dize biraz daha açıyor yarayı.
Sanki kelimeler çözmek için değil,
daha da dolaştırmak için var.
Ama yine de yazıyorum.
Çünkü aşkı susturmanın yolu,
onu daha çok konuşmaktan geçiyor bazen.
Çünkü aşk,
susmayı bilmeyen bir misafir gibi,
kalbimizin kapısında oturuyor.
Şu aramızdaki Aşk meselesi diyorum, bayım…
Belki de çözülmez.
Belki de çözülmemesi gerekir.
Çünkü çözülseydi,
şiir diye bir şey kalmazdı dünyada.
Düşünsene…
Eğer aşk meseleleri çözülseydi,
neye yarardı kalemler?
Hangi şair yazardı geceleri?
Hangi kelime kanat takardı yorgun ruhlara?
Demek ki aşk,
çözümsüz olduğu için var.
Ve şiir,
çözümsüzlüğün tek tesellisi.
Yine de soruyorum, bayım:
Kaç şiirle çözülür bu?
Yüz mü? Bin mi?
Yoksa sonsuz mu?
Benim elimde kalan tek şey,
suskunluktan doğan bu kelimeler.
Senin gözlerinde yanan tek şey,
okurken titreyen bir kıvılcım.
İkisini yan yana koyduğumuzda
bir yangın çıkıyor.
Ve biz, o yangını “şiir” diye adlandırıyoruz.
Şu aramızdaki Aşk meselesi diyorum, bayım…
Bir gün bitecek mi?
Bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var:
O bitse de, şiir bitmeyecek.
Çünkü her aşk,
kendi şiirini doğurur.
Ve her şiir,
kendi aşksızlığında bile
o meseleyi yeniden hatırlatır.
Aramızdaki Aşk meselesi…
Bir gölge gibi, hep bizimle.
Bir nehir gibi, hep akıyor.
Bir dağ gibi, hep susuyor.
Ve biz, şiirlerle
o gölgeyi kovalıyoruz,
o nehri izliyoruz,
o dağa yaslanıyoruz.
Finale gelince, bayım…
Artık susmanın zamanı.
Çünkü bütün kelimeler söylendi,
bütün dizeler denendi.
Ve yine de mesele yerinde duruyor.
O hâlde söyleyeyim,
tek bir cümleyle bitireyim:
Şu aramızdaki Aşk meselesi, bayım…
Kaç şiirle çözülür bilmem,
ama biliyorum ki
her şiir biraz daha bulaştırıyor aşkı bu satırlara.
Hüseyin Erdinç
Hüseyin ErdincKayıt Tarihi : 13.9.2025 20:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!