Ay Kırmızı Aylar Kırmızı
Benim yüzüm budur sanıyorum
Çirkin mi diyorum, değil korkulu
Tarife göre bir atımlık tedirgin
Gününe göre azıcık anlaşılmaz
Geceye sorarsanız bir yere yolcu.
Belki bir sevme olayında kayıp
Bakınca anlaşılır gözlerimin çokluğu
Şarabıma gidiyorlar tek kelimeyle
Her şarap bir bitendir tarife göre
Kırmızı Araba
Süleyman kara bıyıklı bir işçidir
Ve bu kara bıyıklı Süleyman'ın hikayesidir
İş bulduğu günlerde evine dik dönmekte
Ve götürdüğü ekmeği yemektedir
Karısı Neriman ve oğlu Cevahir'le birlikte
Ne kadar zalim esse de rüzgar
Ne kadar belini bükse de ekmek parası
Aslan gibi bir adamdır işçi Süleyman
Ankara''dan Ayrılırken Kırmızı I
Ne kadar da güzelmiş akşamleyin ağlamak
Her gözyaşı damlası bir rüya çeşmesidir
Böylesine içten mi bakarmış insana gök
Bulutları karadır unutulmuş bir tenin
Toprak desen, rengârenk bir yalnızlık, bin umut
Hıçkırmak, en vefakâr çiçeğin yaprağında
Bulmakmış o efsunlu yıldızını gecenin
Kırmızı önce bahar, sonra tahtında ömrün
Saba Melikesi’nin kıskandığı bir hayal
Ankara''dan Ayrılırken Kırmızı Iı
Susuzdum; çöl kalbimin
En ağrıyan yanındaydı o akşam
Çocukluğumda ırmakların
Terk edip gittiği her yerde bana
Bir korku kalıyordu
Bir titreyiş
Bir sızı
Yeniden büründüm yer kabuğuna
Dumanlı dağlara savurdu beni
Kırmızı
Sevgilim kızma sakın
ve lütfen yanlış anlama
kırmızı rujunu sürünce
paramın yetmediği
elma şekerleri
geliyor aklıma
Kırmızı Çizgilere Mersiye
Kırmızı çizgilerimiz vardı
Asker-sivil üstüne titrerdik
Çok çok uzak ülkelerden
Mekanik dinozorlar geldiler
Kırmızı çizgilerimizi sildiler
Kesiliverdi sesimiz soluğumuz
Ucuz gittik ucuz...
Musul dedik Kerkük dedik
Esaret kabul etmez Türk dedik
Kırmızı Pazar
Kız sen burda yeni misin peki leyla nerde
Hani çekirdek gözlüm örümcekten korkan
Kim ulan beni herkes tanır git patronuna sor
Elektrikçi ihsan dedin mi içkide üstüme yoktur
Leyla güzel kızdı ben böyle göz görmedim
Sen de güzelsin bak omuzların mesela
Biz elektrikçi kısmı karanlıkta güreşiriz
Ölüm tellerde ıslık çalar gözümüz pektir
Saçların kendinden mi sarı boyadın mı
Yürek Bir Kırmızı Güldür Seninle
Güzel duygular yeşerip
Gök tatlı yemişler verince
Gönül kanatlarını gerince
Gördüklerine gösterip
“Bu hal ne hâldir? ” diye
“Bu yol ne yoldur? ” diye
Soramazsın ki…
Sen bayramlar kadar
Canlı ve güzelsin
Kırmızı Fener
İç gıcıklayıcı şarkılar gelir pencerelerden
Çırılçıplak kadınlar uzanmış yataklara
Şehvetin başıboş aydınlığı içinden
Bakarlar korkulu gözlerle karanlıklara
Duvarlarda açık saçık resimler
Köşede eğri büğrü bir bakır leğen
Dilsiz dolapların deli eden sükutu
İnsanı hayalden hayale sürükleyen
Kırmızı Saçlı Çocuklar
Aşı boyalı evlerine kasabanın
Bir ay doğar al yanaklı
Kurar kınalı ninem semaverini
Al yanaklı aya karşı
Ay. Denizde bir portakal
Nar çiçekleriyle aydınlanan bir eylül
Kasabanın kırmızı saçlı çocuklarından
Bir ıslık göğe resimler çiziyor
Kırmızı Yeşil
Kıyısına tuz ıleten ruzgarı
Balıkların yurudugunu duyuyorum
Dinlerim yosunların konustugunu
Midyelerin agladıgını
Askın bır kanadı var kırmızıdır
Delinir
Kan akar
Bir kanadı var
Zehir yesili
Kırmızı Dudaklı Aşk
Çünkü ben oluyorum
Karımın saçlarını çalıyorum
Serçeli bir akşam oluyor
Bana şaşan bir başka ben'e varıyorum
Bir anda ölüm olmak var bu işte
Özgürlüğe gidiyorum belki daha da ötelere
Siz bilmiyorsunuz bilmeyi istemiyorsunuz, kapanan
Asya'dır
Asya geliyor atlara yüklenmiş kapalı
Karımın saçlarını Ayın öte yüzüne takıyorum
Haziran
My love is like a red, red rose (e.e.cummings)
Kırmızı kırmızı bir güldür aşkım
İnce yüzünüzde. Kırmızı. Korkunç.
Kor sevişmemizden deli bir yalım
Koyuna sevdanın. Kırmızı. Korkunç.
Karanlık, büyür büyür benim aşkım
Gecenizde sizin. Kırmızı. Korkunç.
1 Ekim 1945
Dağın üstünde:
akşam güneşiyle yüklü olan bir bulut var dağın üstünde.
Bugün de:
sensiz, yani yarı yarıya dünyasız geçti bugün de.
Birazdan açar
kırmızı kırmızı:
gecesefaları birazdan açar kırmızı kırmızı.
Taşır havamızda sessiz, cesur kanatlar
vatandan ayrılığa benzeyen ayrılığımızı..
Yârin Bağçesinde Üç Gül Açılmış
Yârin bağçesinde üç gül açılmış
Ak gül kırmızı gül ille sarı gül.
Üçü birbirinden fazla saçılmış
Ak gül kırmızı gül ille sarı gül.
Biri kirpiğini süzüp geliyor
Biri yüreğimi ezip geliyor
Birisi zülfünü düzüp geliyor
Ak gül kırmızı gül ille sarı gül.
Jilet Yiyen Kız
o kızı nerede nasıl görsem
aklımı başımdan alır ağzı
saçları şıra köpüğü desem
kaşları bıçak izi kırmızı
yakut pulları mı? bu ne görkem
kanlı gözbebeklerindeki yazı
beni nasıl büyüledi bilmem
kirpikleri örümcek kırmızı
Bir Çift Bülbül Geldi Kondu Çimene
Bir çift bülbül geldi kondu çimene
Başı yeşil ayakları kırmızı
Bal akıyor lisanından lebinden
Al yanaklar alma gibi kırmızı
Benim yarim hem sultandır kamerdir
Tatlı canım o güzele kurbandır
İnci değil sedef değil mercandır
Ak kolunda kol bağısı kırmızı
Durak
DURAK
Kent küçük bir hışımda büyüyor.
Büyüyor, büyüyor uğultusu başımda,
Otoların, motorların uğultusu.
Tekerlekler dönüyor, dönüyor, dönüyor,
Işıklar bir yanıyor, bir sönüyor;
Kırmızı, yeşil, mavi, kırmızı, yeşil.
Başım dönüyor, dönüyor, dönüyor,
Kırmızı, yeşil, mavi, kırmızı, yeşil.
Kırmızı Kazağı Gülten Ablanın
Evet öyle, alevden bir çıkıntı
Uzun bir alıntı belki destandan
Belki derin kuyulara salınan çıkrık
Göle okyanus dersleri, fidana çınar
Yorulmuş yolcuya yürümek önerisi
Kırmızı kazağı Gülten Ablanın
Esin kaynağım oldu, yazdıracak şiiri
Bu söğüt dalını öpen su var ya
Bu dağ macerası, imgesi uçurumun
Taze Taze
Dondurma kutusu üstünde
Üç kırmızı çiçek
Canımın içi kadar sıcak
Dilediğim kadar kırmızı
Özlediğim kadar gerçek.
Dondurma kutusu üstünde yaz gelmiş meğer
Neler getirdi kim bilir neler
Neler götürecek.