Vücudum Aşkınla Dağ Dağ İken
Vücudum aşkınla dağ dağ iken
Beni aşkın ateşine dağlatma
Yazıktır canım taze çağına
Ahım ile gözüm yaşın çağlatma
Dün gice seyrimde gördüm pirimi
Âşık geze geze bulur birini
Gülşeninde güle virdim serimi
Kara gözlüm dikenine dalatma
Dağ Rüzgarı
Kaderde senden ayrı düşmek de varmış
Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim..
Seni tanımadan
Hele seni böyle deli divane sevmeden
Yalnızlık güzeldir diyordum
Al başını, kaç bu şehirden
Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara
Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git
Git gidebildiğin yere git diyordum
Oysa ki, senden kaçılmazmış
Dağ Yolu
benden kısadır boyun
bir köy otobüsünün
dağa tırmanması
gibi uzanırsın
dudaklarıma
katılmaz oldu nicedir yolumun
tozu dumanına
Uçup Uçup Dağ Salından Gelirsin
Uçup uçup dağ salından gelirsin
Gelişin nereden yalınız ördek
Ben bilirim bizim ilden gelirsin
Söylesin bir kelam diliniz ördek
Ağlamışsın gözyaşını sileyim
Söyle derdin neyse ben de bileyim
Eğer yalnızsan yoldaş olayım
Daha çok ırak mı iliniz ördek
Sinem Üstü Düğüm Olsun, Dağ Olsun
Elım ile yıktım, boşandı bendim.
Coşkun sular gibi çağlar, gezerim.
Yitirdim kendimi, bulmadım gitti.
Sevdası başımda ağlar, gezerim.
Sinem üstü düğüm olsun, dağ olsun;
Çevre yanı mor sümbüllü bağ olsun;
Irak, yakın kömür gözlüm sağ olsun;
Hayalin gönlümde eğler, gezerim.
Dağ Başını Duman Almış
"Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar..."
Türkeli'ne kâfir dolmuş
Dadaş ağlar, uşak ağlar, er ağlar!
Efkâr efkâr üstüne basmış da Mustafa'yı,
Küsüvermiş ne varsa düşmanına, dostuna
Sürüvermiş takayı bir kâbus diyarından...
Ayrılık bir şey değil çekilir dostum, amma
Vatan mahzun bir yandan...
Samsun'un kıyıları dalgalarla hareli,
Yasladım Arkamı Dağ İle Taşa
Yasladım arkamı dağ ile taşa
Soyguncudur diye çattılar bana
Karşımda düşmanlarım Bey ile Paşa
Bağrım hedef oklar atılır bana
Çardaklı Çamlıya kaçmışım diye
KIZILBAŞ diyorlar içmişim diye
Padişaha savaş açmışım diye
Her adımda tuzak kurulur bana
Dağ İle Sohbet
Beyaz karlı, kara çamlı iri dağ
Heybet nedir, ne değildir? . De hele.
Geceleri yapayalnız kalınca
Uzlet nedir, ne değildir? . De hele.
Hiç başın ağrır mı, yoruldun mu hiç?
Birine küstün mü., darıldın mı hiç?
Sevdin mi, öptün mü, sarıldın mı hiç?
Hasret nedir, ne değildir, de hele.
Dağ Köylerinin Kadınına Övgü
Göğsü ızgaralı kadın
Kalk artık
Acılardan bugünkü öğünü kotarmaya
Bebeler acıkmadan daha
Kalk artık
Gönlü yaralı kadın
Dağa güneşten önce tırmanmalısın.
Kamyonlar boşalmadan kasabaya
Kalk artık
Heidelberg''in Dağ Çileği
Murathan Mungan'a
Zao-Wu-ki bahçesinde oturmuş bir tutam yeşil boyuyor
Zen Budizm'den kendini tanıyor.
Burns beyaz kuş ve beyaz falezleriyle Albion'a bakıyor.
Saxe hanedanının albertine kolu bütün bunlardan uzak.
Bir oda müziği eşliğinde çok dilli Alkala incili okuyorlar.
Alkala Doğu kültüründen geçmiş Cervantes'in memleketi
ve Kastilya krallarının en çok Alphonse'u seviyorlar -
Dinleyelim Dağ Başında Figanı
Dinleyelim dağ basında figanı
Görelim ne demiş o Leylâ Leylâ
İkimiz de oturalım diz dize
Bir de hu çekelim hu Leylâ Leylâ
Felek çakmağını üstüme çaktı
Beni bir onulmaz derde bıraktı
Vücudum şehrini odlara yaktı
Yandım ateşine su Leylâ Leylâ
Bir Dağ Ben Yüceyim Dese
Bir dağ ben yüceyim dese ne fayda
Ağustos ayında kar olmayınca
Beyhude ömrüm çürütsem ne fayda
İkrârına sadık er olmayınca
Evliyâ hizmeti başımın tacı
Cahilin sözleri zehirden acı
Havaya yükselir kavak ağacı
Yaprağı kaç para bâr olmayınca
Dağ Başında
Beni bir dağ başında böyle yapayalnız kodular,
rüzgarlara, kuşlara, bulutlara yakın,
senin etinden, tırnağından ayrı,
senin kokundan uzak.
Benim güzelim,
benim ceylan bakışlım,
benim kafamın ateşi,
yüreğimdeki.
Mümkün mü şu anda rüzgar olmak, kuş olmak,
Yüce Dağ Başında Kar Var Buzunan
(of of) Yüce dağ başında kar var buzunan
Yaktın beni edayınan nazınan (vay vay)
(of of) Yaremi doldurdun ince duzunan
Üstüne de biber ektin öl deyi (vay vay)
(of of) Sabahtan kalktım da günden ileri
Ben kimi sevmişim senden ileri (vay vay)
(of of) Ziyaret olmuşsun kurban istersin
Dahi malım yoktur candan ileri (vay vay)
Dağ
Sabahın karşısında konuşmak ne zor!
İncecik kül gibi kalıyorsun,
Dağ susmaya giden yolu biliyor
Sen bilmiyorsun.
Taş yarılıyor bir çiçek için yol veriyor
Dağ Başında Bir Gece
Baktım ki yar belinde
Kollarım düğümlenmiş;
Yalçın dağlar elinde
Yollarım düğümlenmiş...
Uzakta beş on köycük,
Yıldızdan ışıkları...
Evler yuvadan küçük,
Tarlalar aydan sarı...
Baba Yurdu Bir Dağ Köyü
Değirmenin yanı başında bir küçük ova
Şurada bir bahçe, ötede ceviz ağaçları, daha ötede çınarlar
Kavaklar çay boyunca
Ve keçiler tırmanır Kocataş'ın orada
Ya bir çitlembiğe ya bir andıza
Seslenir Yusuf
Uzakta çok uzakta, bir kuş gibi görünen Yusuf
Sesi yankılanır koyakta
Balıklar, alabalıklar, pullu balıklar
Dağ Başında Çıra Yaktım Yanmadı
Da(ğ) başında çıra yaktım yanmadı
Küçükten garib başım gülmedi
Seni bana layık görmedi
Tazelendi eski gönlüm yarası
Hiç onulmaz gizli sinem yarası
Yeşillendi Kadhanenin çimeni
Geldi geçti güzelliyin zemanı
Zalim engel kesti benim amanı
Dağ Kelebeği
Platero ile Ben adlı kitabı için Juan Ramon Jimenez'e
Sen değil misin, kelebek,
şu kimsesiz dağların canı,
derin uçurumları ile
sivri tepelerinin?
Sen doğabilesin diye
büyülü değneğiyle
taş fırtınalarına, emretti bir gün
Dâg-I Gam Nakd-I Dil
Dâg-ı gam nakd-ı dil ü raht-ı revânum gözedür
Dîdebân oldı meger hâne-i cânum gözedür
Gamzeler tîg-zen olmışdur ol ebrû kavvâs
Râh-ı ‘aşkı bu gün ol kaşı kemânum gözedür
Hirmen-i cân u dile âteş urup giñ yirden
Şerer-i âh ile âlûde duhânum gözedür
Gözeden ‘âlemi müjgânuñ ile gamzeñdür