Dillendim de dinledim ve söylendim de söylendim
İsm-ül hıfz-ı nefasetle körlendim de körlendim
Ve fikrimin ince tellerinde islendim ve seslendim
Sözlerini işittim de ömrü törpü belledim
Ve toprağın şafak sazı
Alır götürürse deniz kazı
Şu ördeğin perdeli mi perdeli ayakları
Gölet ellerinde sözlü sızı közlü kışın ayazı
İçimden geçerken miller
"......" bedduan tuttu
uyan,dayan eller sezdi
anlar bunu evvel baki, herhal duyan seller saki,
anla,
çünkü sarsılıyorum şimdi
Terketmeye yetiremeyip ,tekmil tutturamayacaksın şerbeti
Bu kesreti ve keraheti yuvarlayıp tekerlek gibi
affedeceksin nefesinle nefsim ayrılınca bu cesedi
Cesedim bir ulu naaş,naaşım bir nakış sohbeti
Hatırladıklarınla kalacak bir evlat muhabbeti
Şimdi atlamanın vakti ey Edirne minaresi
Ya Emiryaman haziresindedir ya da türbe tülbentleri
Küslük tülbent kuruyuncaya kadar ama ölüm ölümsüzdür
O zaman onca öfke ve göz yaşı hükümsüzdür
Biliyorsun kast edince dönmezem sözüm sözdür
Alevden gözlerimde kahhar yemin dönümsüzdür
Öncesiz sonralarım çünkü yarınımı yakmasaydın
O tabutun ardından yeşil örtü kakmasaydın
Bu yolculuk mendilsizse,a rdı sıra bakmasaydın
Önüm sıra ardım sıra, kalbur gibi basmasaydın/yaslasaydın,özleseydin,böyle matem tutmasaydın !
Sonsuz gibi susmasaydın,gece gibi bastırmasaydın,-ey karanlık basmasaydın-
Şefkatini bastırmasaydın,özce cevher kıstırmasaydın
Diri ölüyü öldürmeseydin,"sus" sesini çözdürmeseydin
Bunca yine çıldırmasaydın,inlemezdin inlemezdin
Kayıt Tarihi : 3.8.2025 19:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!