Parmak uçlarımda
dilsizliğin kanattığı bir hüzün büyür
esrik, eski bir söylence gibi
geçmişin maverasına akıp duran
bir boşluğun yankısı
tırnak diplerimde çatlayan
soyut bir mirasın çatırtısı
içimde biriken tozlu bir tarih kırıntısıdır
her bir parçası yaşanmışlıklarızın
ve de tutuşturulan yanlarımızla
ateşsiz bir iklime yürüsem diyorum
gözlerinden sızan öfkenin kuruttuğu çoraklığımı
göğsümde filizlenen yalnızlığı anımsamadan
o karanlık gölgeleri azığıma katmadan
kimsesiz bir eşikten usulca sıyrılıp
soluksuz uzaklaşıyorum şimdi
bir düşten öteki düşe
sonsuz bir döngünün içinde
gerçeklerin namlusunda vuruldu çünkü
yaşamak denilen o Zümrüdüanka kuşu
kanadı kırık bir ağıt şimdi aldığım her nefes
içimde yankılanan susturulmuş bir çığlık
yaşamak
yaşamak
yaşamak istiyorum
boşlukta asılı bir fısıltı gibi
ve bu gece de göğe uzanıp sessizce
yıldızlar biriktiriyorum ağaç kovuklarına
o yaşlı cadı gelip de bohçasına doldurmadan
zira zamanın paslı çarkları
evrene acı bir çığlıkla sözcükler dağıtıyor
henüz söylenmemişken
ve de kalbimin kuytusunda saklı duran
kendi içimde yürüdüğüm bir cümle
biraz daha yürüsem diyorum
biraz daha yürüsem
bu hiç bitmeyen hiçliğin içinde,
dağların gizlediği bir mırıltı bulurum belki
kayıp bir ezginin tınısını
ya da bir kelebeğin kanadında
unutulmuş bir tarihin izini
ışığın peşinden sürüklenen gölgeleri
yine de yürüsem
hep yürüsem diyorum
göğün kararan alnında biriken
umutsuzluğun kıyısında
kuşların uçuşu gibi anlamsız
ve bir o kadar da sahici
içimde dokunaklı bir varoluşun sancısı.
Hüseyin Özsu
Kayıt Tarihi : 9.8.2025 21:52:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!