Sorgu masasinda
nefesim kızıl sancıda
toprak kanlı bir ayna
yıldızlar gülüşünde eriyor
gözlerim geceye gömülü,
sorular bıçak gibi kesiyor insanlığımı
soruyorlar:
Cicero’ya git, Schopenhauer’e git—
hayır!
Yunus’a, Mevlana’ya git!
diyebilen dudaklarım kanla mühürlü
geleceği miras aldım
geçmişin zindanında soluyorum
şimdi nefesim kıpkızıl
şiir yazarken
kuşkular susturulur
dizeler yüreğime kazınır
ben mutlu olurum
ama kimim ben
şiir yazmasam?
sadece şunu biliyorum:
ne istediğimi soruyorsun
bilmiyorum,
ama biliyorum—
hayal kurduğumu
ve hayallerin beni yaşadığını
bulutlarının arasında gezindiğimi
biliyorum,
haksızlığa uğrayanları sevdiğimi
ölülerin içimde oturduğunu
kendi zamanlarımı içtiğimi
ve gelip gitmelerin
zamanın en eski oyunu olduğunu
ülkemi düşünürken
kendime dönüştüm
biliyorum—
parçalara ayrıldım bazen
ey insan mozaiği,
topla beni yeniden
ve bil ki
bunu ancak sen bileceksin
Kayıt Tarihi : 22.1.2009 03:47:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
“Sorgudaki Nefes”, bireyin hem kendisiyle hem de insanlıkla yüzleşmesinin şiirsel bir tanıklığıdır. Sorgu masasının soğuk sessizliğinden başlayıp hayallerin bulutlarına, oradan zamanın oyununa ve nihayet insan mozaiğine uzanan bu yolculuk; parçalanmış ruhun yeniden birleşme arayışını anlatır. Tasavvufla felsefenin, kişisel acıyla evrensel çağrının buluştuğu bu şiir, nefesin kıpkızıl sancısını yüreğe nakşeden bir içsel çığlık olarak okuyucusuyla buluşur.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!