Yalnızlığımın özlemle paralelleştiği bugün bir düğüm daha atıyorum hıçkırıklarımla hayata dair…
Bu ıssız vadide inleyen acı çığlığı yine sadece ben duyuyor sonra sessizliğe gömülerek,benliğimde bir sığınak arıyorum…
Dış dünyamın yüreğime nakşettiği bu hüzün mozaiğini,en mutlu anlarımda görücüye çıkardım yıllarca…
Şimdi duvağı açılmamış umutlar,yaşanmamış sevgiler bırakıyorum gelecek kuşaklara...
Hayatın ona vaat ettiği hiçbir şeyden nasibini alamamış bir yetim bırakıyorum size,vicdanlarınız bir nebze olsun sızlasın diye…
Ve bir ok gibi fırlatıyorum ruhumdan yükselen bu sitemleri,gecelerinize…
Ben bu hastane köşesinde her an biraz daha ebediyete emeklerken,annesini bir hiç uğruna kaybetmiş bir yavrunun,sessizliği yoran,kulakları yırtan derin feryadını armağan ediyorum ölü hislerinize…
Ve savaştan arta kalan bundan sonra yağmurların bile götüremeyeceği kan,barut kokan bir sema; uğultu ve yakarışlarla kalakalmış,yok olmuş bir aile gönderiyorum,hırslarla süslediğiniz rüyalarınıza…
Şimdi gidiyorum,küçücük dünyama hükmeden,teknolojinin son icadı,en gelişmiş silahlarınızı size bırakarak…
Körpecik bir dimağayı annesiz bırakmanın hangi hedefinize hizmet ettiğini bilmiyorum! ! …
Yada kopan bacağımın planınızın neresinde yer aldığını da…
Sadece isyanlarımı gönderiyorum size, hülyama hudut çizen roketlerinizle…
Bir karış toprak, bir avuç petrol için kana susamış caniliğinizin benim dünyamda nelere mal olduğunu bilemezsiniz…
Boş verin zaten; siz daha fazla yiyin,daha fazla için,daha çok eğlenin adını “özgürlük” koyduğunuz dünyanızda…
Yumurtadan yeni çıkmış,uçmaya hazırlanan umutlarım,bataklığa saplanmış kimin umurunda! ! !
Zaten,söyledim ya, ben ölümü kucağıma aldım,gidiyorum.
Yalnızca hırslarınızla yok ettiğiniz bir geleceğin öyküsünü getirdim uçurtmamın kanadında…
Savaşın soğuk çehresinin bıraktığı izi,hayata gözlerini yumarken,annemin gözyaşlarında…
Ve korkularımı getirdim sözde çağdaşlığı simgeleyen ülkenize, çeyiz olarak…
Savaşın kucağında,anneme ve bana ölümü layık gördüğünüzü bilmeksizin,ilmek ilmek ördüğüm,hayallerimi getirdim.
Alın! Alın işte! Hepsini bir bıçak gibi saplıyorum çürümüş vicdanlarınıza…
Ölüme soyundu şimdi bedenim,korkudan pas tutmuş yüreğim kapılarını ona aralıyor…
Yaşamın bana bahşettiği son perdeyi oynuyor bu aciz beden...Son nefesimi tekerrür ediyor şimdi dudaklarım…
2004
Zeynep Selma Baltacı
Kayıt Tarihi : 18.2.2008 00:47:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

hassas yüreğe usta kaleme,
tebrik ve teşekkürler
Harika yazını tam puanla kutluyorum
selam ve dua ile...Özcan Akkuş
İnsan olarak herkesin bir kez daha düşünmesi gerek...kaleminiz hiç susmasın.sevgi ve selamlar.
TÜM YORUMLAR (10)