Son kuşlar da mahkûm edildi göklere,
Dudaklarda son şarkılar da mühürlendi.
Gel de hâlimi bir gör, nasıl perişanım...
Adına aşk dedikleri bu şey,
Nasıl eritti beni, anlamadım.
Hâlimi anlama sen, halden anlarsın.
Dağ dağ gezer, derdime çare ararsın.
Hâlime çare yoktur, neden anlamazsın?
Derdimin çaresi affediliştir...
Sen Tanrı mısın?
Seni sevmişim farklı bir çağda,
Tarih öncesi değil yemin ederim,
Başlangıcında, hatta
İlk insanın topraktan yaratıldığında,
İblisin isyan edip huzur-u ilâhîden kovulduğunda...
İşte o gün görmüştü seni sıratta,
Yazmıştım seni suların altında, Nuh Tufanı’nda.
Okumuştum seni dört büyük kutsal kitapta.
O gün tanımıştım seni,
Hz. Peygamber ilk vahyi aldığında...
Güzelliğine şahit olan kaçmıştı o an senden,
Damla damla göğe çekiliyordu ruhum, ayrılıp da bedenden.
"Nasip et!" diye sesler geliyordu bir garip ellerden.
O gün gören gözler, görmedi vurulan mühürden.
Saatler durmuştu, takvimler geri akıyordu.
Zaman bir hayli yorgun, mevsimler değişiyordu.
Kâinat nefes nefese kalmış, seni arıyordu.
Senin için bütün Ortadoğu bir bir savaşıyordu.
Kayıt Tarihi : 18.5.2025 00:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!