Gidişin,
bir kapı sesi kadar kısa,
bir ömür kadar yankıydı içimde.
Ben seni
bir elveda cümlesinde kaybettim,
ama binlerce susuşta aradım yeniden.
Çay bardağında kalan dudak izin gibi,
soğuyan sabahlara bırakıldım.
Her nefeste biraz sen,
her gözyaşında biraz eksilen ben…
Bir şehrin kaldırımlarında yürüdüm
ve hiç bir yol seni getirmedi bana.
Adımlarım hep geriye düştü,
zamanı kandıramadım,
ve seni hiç unutturamadım kendime.
Gece,
adı anılmayan bir suç ortağıydı.
Uyuyamadım.
Rüyalarımı bile senden kıskandım.
Sana dair ne varsa,
acıttı…
Sana yazdığım mektupları
hiç göndermedim.
Çünkü senin olmadığın bir yerde,
harflerin ne anlamı kalırdı?
Biliyor musun,
bir insanın gözlerinde yıkılır bazen dünya.
Senin son bakışın,
benim kıyametimdi.
Ben o andan sonra,
gözyaşıyla yazılan bir sessizliğe dönüştüm.
Yüzün…
gittikçe silikleşiyor hatıralarımda.
Ama sesin,
bir şarkı gibi takılı kaldı boğazıma.
Sustukça büyüyor.
Sustukça ağlıyorum.
Anılarla kavga edemem ki.
Çünkü her birinde sen varsın.
Ve ben seni sevdikçe değil,
hatırladıkça yanıyorum.
Kalbim hâlâ adını mırıldanıyor
bir duanın son cümlesi gibi.
Dualarım eksik,
çünkü seninle tamamlanıyordu her şey.
Ayrılık bir boşluk değil sadece…
Ayrılık,
nefes alıp da yaşayamadığın
her anın diğer adı.
Bir gidişin kaç anlamı varsa,
hepsinde sustum.
Ve sustukça
kendime benzemedim artık.
Kayıt Tarihi : 4.7.2025 19:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir ayrılığın hüzünlü köklerini sırasıyla yazıyorum
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!