Yağmur saçaklardan sicim gibi akarken
Sokak lambası ısıtır yalnızlığı mı
Karanlık çökerken usul usul her yere,
Sardı üstümü gri gurbet bulutları
Bulutların tülünü hafifçe araladım
Duvarlar yol boyunca bitimsiz bir perde,
Kadife bir karanlık yutar bütün fısıltıları
Lambanın bir nehir gibi akar ışığı,
Neonlar titrer oynaşır bir camekanda
Fenerler titrek, mum gibi eriyen sarılıkta,
Gölgesi uzar, siyah bir yılan gibi her sırıkta.
Kaldırımlar ıslak, gökten inmiş gözyaşıyla yıkanmış,
Adımlarım birer çakıl taşı, sessizliğe takılmış.
Duvarlar sağır,
Her köşe başında donmuş bir hayalet uyur yatar.
Ne bir kahkaha, ne de bir acele sesin rüzgârı,
Yalnızlık burada boğucu bir okyanusun buharı.
Bilinmez bir telaş, içimde hırçın bir nehir akıyor,
Sanki her taşta unutulmuş bir hatıra tekrar yakıyor.
Gizemli bu yolculuk, bitmeyen bir labirentin izi,
Karanlık sokaklar, kalbe atılan paslı birer dizi.
Lambanın cılız ışığı, avuçta saklı bir kelebek,
Peşimde sessizliğin ağır, kurşun gibi bir gölgelik.
Yürüyorum işte, kayboluşun kısık sesli eşiğinde,
Bu şehrin en derin, kuytu bir mahzeni peşiğinde.
O kadim eşiği geçtim ayrıldım evimden.
Ruhen kalbim arkamda, sokak önümde kaldı
Yıldızsız göğün karartısını çektim sırtıma
Camekanlara vuran her damla bir anma
Damlalarda yüzen hayalet ile yürüdüm
Sular birikir ömrüm gibi avuçlarımda
Camlarda hayalin buğusu birikir...
Erkan Arslan
Kayıt Tarihi : 16.10.2025 13:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!