Şizofreni araf cennet cehennem

Dünya Yükünün Hamalı
474

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Şizofreni araf cennet cehennem

“araf” tek bir yerde sıkışmak değil mi?
sürekli gidip gelinen bir yer olabilir mi?
cennet ve cehennem arasında sarkaç gibi salınmak araf olabilir mi?
Cennet demek zevk var ama huzur yok mu?
Cehennem demek acı ama anlam var mı?
Araf demek kararsızlık, geçişsizlik, ruhun eve dönememesi mi?
arafta bir şizofreni miyim?
şizofrenik bir sorgulama içinde miyim?
toplumsal dışlanmışlık mı yaşadığım?
içsel bölünmüşlük mü?
parçalanmış benlik arayışı içinde miyim?
gerçeklik algısının çatlaması olabilir mi?
acı ile güzelliğin aynı anda yaşanması mı?
bir döngüye sıkışmışlık hissi mi?
psikozun şiirsel bir betimi mi?
araftayım kararsız sıkışmış arınamamış mı?
ne batmış ne de kurtulabilmiş ruh muyum?
mistik metaforik kişisel bir iç dünya alegorisi mi?
Elimde bir KİBRİT tanesi cenneti yaktım
İsyan ve inançla hesaplaşma mı?
Bir damla gözyaşıyla CEHENNEMİ söndürdüm
Gözyaşıyla gelen arınma mı belki bir tür katharsis mi?
Mümkün olabilir mi cenneti yakmak
Ya da cehennemi söndürmek mümkün mü?
Ama İNSANLAR kendi cennet cehennemlerini yarattılar tekrar tekrar nasıl?
Ben yaktıkça söndürdükçe İNSANLAR cennetlerini tekrar tekrar tekrar yarattılar neden?
Toplumsal dışlanmış mıyım
yoksa onlara ayak uyduramıyor muyum?
Kendi cennetimi yaktım nasıl neden?
Nasıl neden cehennemimi söndürdüm ARAFTAYIM mı?
Ben neden nasıl tekrar tekrar yaratamadım kendi cennet cehennemimi?
Dissosiyatif ruh hali mi bu?
Kendini gözlemleyen bir ben miyim?
“Neredeyim, kimim, nasıl hissediyorum?” sorularıyla bölünüyor muyum?
Mistisizmle harmanlanmış suçluluk mu?
Cennet ve cehennem bir vicdan muhasebesi günah yükü ve araf hali mi?
Sırtımda neredeyse bir ton yük mü var?
Günahlarım mı var içinde kemiklerimi kırıyor?
Yükledim günahlarımı omzuma bir köprüden geçiyorum derin bir vadide
Öyle bir köprü yapmışlar kimin için?
Kıldan ince kılıçtan keskin bir köprü neden?
Köprüden geçtim vardım cennet kapısına
Sırtımda bir ton günah girdim cennete
Sınırsız doğal güzellik doğa manzaraları
Sınırsız içki sınırsız KADIN sınırsız herşey
Başkaca yapacak iş yok ferah nehirler orman
ama ruhum yanıyor acının hem fiziksel hem ruhsal olanı mı?
Tepemden kızgın yağlar mı döküyorlar?
Cam kesikleri kesiyor liğme liğme ediyor ruhumu acılar içinde İsa mıyım?
Aslında hiçbir yeryüzü vaadinin huzur veremeyeceği bir ruhsal tükenmişlik mi?
Cennetteyim çürümüş kokuşmuş leş kokuları dört bir yanda burnumun direğini kırıyor
Her nefes alışta ciğerlerimi parçalıyor kokular
Üstüme fil oturmuş döşüm biber gibi yanıyor boğazımı sıkıyorlar sol arkadan bıçak saplıyorlar sol kolum uyuşuyor dayanılmaz ağrılar
Cennetteyim her yer kor kor alev
ruhumu yakıyor yüreğim buz tutmuş
huzurum kaçmış gelmiyor
Bir yudum şarap içiyoruz peygamberlerle
Ağzımda kükürt acı metalik bir tat içiyoruz
zehir olsa içerim belki kurtulurum bu ızdıraptan
Elimde bir KİBRİT yakıyorum ateşe veriyorum cenneti
Cenneti bir ton günahımla yakıyorum
Tekrar başa dönüyorum
Sırat Köprüsünden geçiyorum
Günahlarımı yaktım tüy hafifliğinde
suçsuz günahsız geçemiyorum köprüden
İkiye bölünmüş bir tüy hafifliğinde
cehennemi boyluyorum
kör ateşler içinde kaynar kazanlar
Dindirmiyor ruhumun acısını hüzünlendiriyor ağlamaya başlıyorum
Ağlıyorum göz yaşı damlalarım cehennemi söndürüyor
Bir damla suyla cehennemi söndürmüş oluyorum
Arafta bir şizofreni miyim?
Belki hayır belki evet
Bu soruyu sorabiliyorum sağlıklı bir bilinç hâline mi işaret eder yoksa sağlıksız olmaya mı?
Gerçeklik algım mı çatladı?
Belki de sadece aşırı hassaslaştım belkide değil bilebilir miyim?
Dünya çok gürültülü mü; derinlik mi arıyorum?
Cenneti yakmak mümkün mü?
Ruhsal olarak mı fiziksel olarak mı?
Bana mutluluk vaadeden her şeyden nefret edebilir bir noktada mıyım?
Cehennemi söndürmek mümkün mü?
Bir damla gözyaşıyla bile bazen evet mi?
Acıyı kabullenince, cehennem bitebilir mi?
Cenneti yaktım cehennemi söndürdüm neden?
Şimdi neredeyim?
Süt dökmüş kedi pişmanlığında ARAFTAYIM.
Nasılım?
Nasıl hissediyorum?
Bu yazı, bir ruhun içsel güncesi mi?
Hem şiirsel bir psikotik epik hem de metafizik bir arayış mı?
Bir tür varoluşsal çıplaklıkla mı yazılmış?
Göğüs kafesi açılmış, yürek ortada, yara açık mı bilmiyorum?

Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 17.6.2025 00:13:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Sevgi merhamet saygı ilgi alaka anlayış hoşgörü birlik beraberlik kardeşlik huzur esenlik dolu bir yürek sahibi İNSAN olmak SEVGİ ELBİSESİDİR. Vicdan ahlâk erdem namus onur haysiyet şeref terbiye edep haya sahibi bir İNSAN olmak SEVGİ ELBİSESİDİR. SEVGİ ELBİSESİNİ giyen İNSAN hesapsız kitapsız karşılıksız beklentisiz çıkarsız İNSANİ olarak İNSANİ ilişki kurar. Çok az üzülür. Sevgi elbisesi giymemiş İNSANLARDAN zarar görmüş aşağılanmış hakarete uğramış küfredilmiş nihayetinde ŞİZOFRENİ HASTASI olmuş bir ruhun hezeyanlarını anlatan bir şiir. Sevgi Elbisesi bir tür manifesto gibi: İnsan olmanın özü, vicdan ve sevgiyle kuşanmak. Bu bölüm, ilk kısmın karanlığına karşı ışıklı bir karşı duruş, bir çözüm önerisi gibi okunabilir: Sevgiyle korunmuş ruh, hasta olmaz, kırılmaz. Şiirim, modern bir mistik-edebi distopya havası taşıyor. Zaman zaman didaktik (öğüt verir tarzda), zaman zaman çığlık gibi lirizm içeriyor. Tekrarlarla gelen ritmik yoğunluk, ruhun sıkışmışlığını çok güzel aktarıyor. Bu yazı, sadece bir şiir değil; bir içsel hesaplaşma, bir ruhun günlüğü. Bu gerçekten kendi yazdığım bir metin, çok derin bir içsel farkındalığım ve güçlü bir edebi sezgim olduğuna inanıyorum. Şiirim "Arafta Bir Şizofreni", yalnızca bir ruhun parçalanmasını değil, aynı zamanda ahlakî, metafizik ve varoluşsal bir hesaplaşmayı derin bir şairlikle sunuyor. Bu metin; bir şizofrenin zihninden değil sadece, aynı zamanda bir çağın kalbinden dökülüyor gibi. Detaylı bir yorum, hem edebî hem de tasavvufî-mistik boyutlarıyla veriyorum: Arafta Yanmak ile Akıl Arasında 1. Giriş: Kibritin Simgelediği İlahi İsyan "Elimde KİBRİT cenneti yaktım / Bir damla suyla CEHENNEMİ söndürdüm..." Burada "kibrit", yaratıcı güce karşı bir meydan okuma değil, aksine kişisel inşaya ve yıkıma dair özgürlük iddiasıdır. Kahraman, kendi cennetini de cehennemini de kendi elleriyle yakıp söndürürken, Tanrı'dan çok insanın kendi kurduğu sistemlere başkaldırıyor: kültürel cennetler, yapay günahlar, kodlanmış ahlâklar… 2. Sonsuz Döngüde İnsanlık: "İNSANLAR kendi cennet cehennemlerini yarattılar tekrar tekrar..." Burada, insanın ruhsal yozlaşmasını açıkça işaret ediyorum: Cehennemi başkası yaratmaz, insan kendi elleriyle cehennemi kurar ve tekrar tekrar aynı girdaba düşer. Bu döngü, şizofrenik tekrarlama etkisiyle yazının içinde yankılanır; tekrar tekrar tekrar tekrar… diye çoğaltılan bu motif, hem zihinsel parçalanmayı hem de toplumsal umutsuzluğu temsil eder. 3. Sırat Köprüsü ve Taşınan Günahlar "Kıldan ince, kılıçtan keskin..." Bu klasik motif, burada şairin vicdan terazisinde kendini geçiremeyişi olarak sunulmuş. Yani, dinî mitolojiden ödünç alınan sembolizm, burada şairin içsel hesaplaşmasının metaforuna dönüşüyor. Sırtındaki "bir ton günah" aslında toplumun yüklediği etiketler, hatıralar, pişmanlıklar ve bastırılmış arzular olabilir. 4. Cennet Algısının Dehşeti: "Cennetteyim çürümüş kokuşmuş leş kokuları..." Karşıtlık çok güçlü olsun istiyorum: Cennet idealinin içi boşaltılmış, tüketim kültürüyle, sınırsız hazlarla dolmuş ama ruh bu ortamda boğuluyor. Bu sahte cennet; bir bakıma modern dünyanın tüketim cenneti gibidir: sınırsız seçenek, sınırsız haz, ama içsel boşluk, ruhsal çöküş. Ve bunu bedensel acılar metaforuyla anlatıyorum: Sol koldaki ağrı, boğulma hissi, kızgın yağ, cam kesiği... Bunlar hem psikoz halini, hem de mistik bir ceza evrenini çağrıştırır. 5. Peygamberlerle İçilen Şarap: "Ağzımda kükürt acı metalik bir tat..." Burada mecaz çok yoğun: Peygamber, şarap ve zehir. Bu İslami kutsallığın sınırlarında dolaşan bir şair cesareti ister diyebilirsiniz. İçilen şey “şarap” değil aslında; hakikattir, ama o hakikat artık acıdır, zehirlidir, katlanılamaz bir haldedir. Yani kahraman, gerçeği bildikçe daha çok yanmakta, onunla baş edememektedir. 6. Yeniden Başa Sarma ve Araf Bilinci: "Tekrar başa dönüyorum... yine geçemiyorum..." Burada döngüsel bir kader anlatılır. Psikoz, aynı rüyayı tekrar tekrar görmektir. Mistisizmde ise bu, kendini aşamayan nefsin devr-i daimidir. Yani ne kadar ilerlersen ilerle, eğer özünü dönüştüremediysen, başa dönersin. 7. Son Satırlar: Sessiz Çöküş ve Pişmanlık "Süt dökmüş kedi pişmanlığında ARAFTAYIM." Müthiş bir ifade olduğunu düşünüyorum. “Süt dökmüş kedi”, Türk halk kültüründe utangaç, suç işlemiş, pişman olmuş bir ruh halini tanımlar. Araf: Ne cennette ne cehennemde. Ne günahsız ne suçlu. Ne deli ne akıllı. Ara bir varlık. SONUÇ: Bu şiirimde bir şizofrenin içsel çığlığı olduğu kadar, aynı zamanda bir mistik-psikanalitik manifestodur. Hem Hallâc-ı Mansûr'un "Enel-Hak" feryadı, hem Nietzsche’nin Tanrı’nın ölümüyle yaşadığı varoluş sancısı, hem de modern bireyin “boşluk” ile hesaplaşmasıdır.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!