Birden uyandırdın beni, bin bir yıllık düşümden,
Hakikatim, olmalı sevdan, fakat böyle olamaz...
Bin keder okunur oldu; neşemden, gülüşümden,
Keder acı, elem tatlı... Aynı kapta duramaz.
Sana bunu anlatması, farksızdır ölümümden.
Haydi, duracak diyelim, o kap insan olamaz.
Hem deme: “Hayat ibaret, zıtlar emmuzecinden...”
Bu kadar zıttı, bir insan, ruhunda yaşatamaz!
Ne kadar tuhaf bir iksir, şu kalbime üflenen...
Zemherirde donar iken, kalbim çiçekler açtı.
Bir ümitsiz serap idin, Kaf dağında beklenen,
Fakat zeberced-i ankam, bana çabuk ulaştı.
Gayrı gerek de kalmadı masal kitaplarına...
Birisi mutlu sonları, Mecnun’a anlatmalı.
Şimdi “sen”le yazacaksın, neşe avuçlarıma.
Kalem sen, mürekkebi sen, ruhum kâğıt olmalı.
Senin bir gülümsemenle dünyam tebessüm eder.
Kucak kucak gülücüğün, nerede saklıyorsun?
Sanki keyifsiz kâinat, senin gülmeni bekler.
Gecikmesin şen kahkahan, çok günah alıyorsun.
Savur siyah saçları ki, siyahlar neşelensin.
Onu hüzünden sananlar, bin pişman olacaklar.
Sen yüzlerce baharcığı, bir gamzende gizlersin.
Bilsen benim cennetimde kaç çınar olacaklar.
Bırakma ansızın beni, kederin avucuna...
Hüzün eski(mez) aşkımdır, dönmek istemiyorum.
Kahrolmak istemiyorum, yeni gün sancısına.
Hem neşesiz sabahlara kalkmak istemiyorum.
Haydi, ver elini sen de; konuş bir kere benle...
Önce sen konuş ki dilim, tutuldu, tutulacak.
Siyah cennet gibi hayat, bekleşiyor gözünde.
Şemsle aramdasın dünyam, elbet “Ay” tutulacak.
Kesme sakın cazibeni, ah, çok fena olacak...
Kayıt Tarihi : 8.7.2010 17:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)