Siyah sisler ülkesinden bir yabancı
Çuval dolusu çam kozasıyla ardına kıvrıldı sobamızın
Avuçlarıyla sevdi sıcak nar sobamızı
Avuçları yeşerdi
Kahverengi çam kozalarını odaya serdi
Oda karardı
Kızıl saçlı kalın kaşlı yabancı
demli kahrımızdan içti
Masal anlattı kendine biz duymadık
Güzel zamanlardan bahsetti
Kulaklarını ovaladı
Kemanın sesini anlattı kendine
Temiz sular içmiş de bir zamanlar
Boz karlı tepelerden akan.
Suyun tadını da görmüş, ekmeğin kanını içmiş.
Avuçları yeşermiş kalın kaşlı kara gözlü yabancı
Bir zamanın, çok uzak bir zamanın türküsünü ağladı
O ağladı biz görmedik
Harzemşahlar soyundan bir bey varmış, onu hatırladı unuttu hemencik
Bir gözü tavana baktı, kulağı hep nar sobadaydı
Gürleyen sobamıza çam kozası attı
Sarardı oda
Bir kuşu tanımış, şimdi unutmuş onun da adını
Kalın kaşlı kara gözlü kızıl başlı bir kuş
Tarlaları aşıp denizlere düşmüş
Denizleri dövüp dağlara uçmuş
Sağa bakmış, sola bakmış
Sulara girmiş ormana dalmış
Bir ağacın dibine yorulmuş
Ağaç ona yaslanmış
O ağaca ağlanmış
İnsanda vefa yok
İnsanda vefa yok
Yaprakları dökülmüş bulutların
Avuçları yeşermiş burnu terlemiş kalın boyunlu yabancı
Ağaca yaslanmış başka bir zaman
Çam kozalağı düşmüş de yeşil avcuna
Ağaç türkülenmiş kulağına
Ağacı anlattı uzun uzun biz duymadık
‘Öyle yaşıyoruz ki hayatı
Hepimizin cezası ölüm’
Gürleyen nar sobamıza bakıp sonra
Anımsadı türküyü yabancı
İnsanda vefa yok
İnsanda vefa yok
Çuvalına kozalak doldurdu odaya saçılmış
Demli kahrımızdan bir yudum aldı
Bir gözünü indirdi tavandan
Yeşermiş ellerini kalın kaşlarına çaldı
Ağır adımla çıktı avludan
Akşamına kar yağdı
Yeşil oldu sobadan çıkan duman
- [ ]
Kayıt Tarihi : 5.10.2023 23:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!