Gönlüm bu aşk çölünde bak, âvâre düştü,
Ne bir serap ne bir vaha, her umut boşa düştü.
Sırça saray misali can, bîçâre düştü,
En küçük bir sarsıntıyla binbir parçaya düştü.
Ezelde ruhlar meclisi kıldıkça taksimi,
Kimi arşa, kimi ferşe, yapıldı seçimi.
Payıma bir tek kalp vardı, o da pâre pâre düştü,
Her bir zerresi, kaderin ayrı bir köşesine düştü.
Düşe kalka bu yolları aştım da derdinden,
Dikenler kanattı ruhumu, vazgeçmedim yeminimden.
Bu hasta bedenim sonunda kapına, yâre düştü,
Hem can emanetim hem de en derin yaram, önüne düştü.
Bahar erişti, bülbülün sohbeti güllendi,
Tabiat uykusundan uyandı, sevdayla bezendi.
Yine sabır imtihanı bu bî-karâre düştü,
Âlem bayram ederken, içime bir matem daha düştü.
O ay yüzünde gördüğüm, ben sandığım leke,
Dedim ki "Nazar değmiş o eşsiz güzelliğe."
Meğer ki talihimden o siyah Sitâre düştü,
Alnımdaki kara yazı, gelip o pak çehreye düştü.
Bir anlık bir tebessümün vuslat gibi geldi,
O an sanki bu çile bitti, bu hasret dindi.
Niyetim bu değildi, yolum intizâre düştü,
Bir anlık mutluluk, ömürlük bir bekleyişe düştü.
Kimi bu yolda şöhretin peşine aldandı,
Kimi servet denizinde kibre boyandı.
Bu Naçar’a öykünen de bir başka efkâre düştü,
Gördü ki derdimi dinlemek bile, taşıması zor bir yüke düştü
Kayıt Tarihi : 14.6.2025 15:43:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!