Kadın elindeki tepsiyi pencere önündeki karşılıklı iki şık koltuğun ortasında duran sehpanın üzerine bıraktı. Tepside, köpüğü tam kıvamında, tüten dumanından mis gibi kahve kokusunu buram-buram dağıtan iki fincan duruyordu. Fincanları tepsiden aldı ve koltukların önüne gelecek şekilde sehpanın üzerine yavaşça yerleştirdi. Tepsiyi de yakındaki yemek masasının üstüne koydu ve geldi, koltuklardan birine oturdu.
Bacak-bacak üstüne attı. Derin bir iç çekti…
Kahvesinden bir yudum aldı. Yüzündeki tebessümü hiç kaçırmadan önce dumanı hala tütmekte olan diğer fincana ve sonra boş koltuğa baktı …
Mırıldanarak:
-Günaydın canım, günaydın birtanem ……
Her zaman yanımızda olacak kadının
her yerde yanında olmaya ant içtiğimiz
üç ayaklı dünya adaletiydi sevdamız;
sen,
ben,
gölgen-gölgem..
Devamını Oku
her yerde yanında olmaya ant içtiğimiz
üç ayaklı dünya adaletiydi sevdamız;
sen,
ben,
gölgen-gölgem..