Silvan…
Tarihin omuzlarına yüklenmiş kadim şehir,
Toprağın altında mezar, üstünde destan gizlidir.
Her taşında kan kokusu, her sokağında çığlık,
Ama yine de göğe uzanan bir umut,
Bir başkaldırı gibi dimdik durursun.
Fırat’ın suyuna yaslanmışsın,
Çınarların gölgesinde bin yılın tanığısın.
Mızraklar kırılmış, kılıçlar pas tutmuş,
Ama senin yüreğin hâlâ yanar,
Her evin duvarında is,
Her gözde hasret,
Her dilde yas vardır.
Ey Silvan!
Sen sadece taş değilsin,
Sen sadece dağ değilsin…
Sen yanık ağıtların,
Anaların gözyaşlarının,
Çocukların yarım kalan gülüşlerinin adısın.
Ve bil ki…
Bu suskunluğun bile bir haykırıştır aslında,
Her sokak başında gizlenen asker,
Her evin kapısına dayanan zulüm,
Seni susturamadı, susturamayacak!
Senin damarlarında akan kan,
Bir milletin inadı,
Bir halkın umudu,
Bir çocuğun gözlerinde saklı yarındır.
Silvan…
Senin taşlarında yazılıdır bedel,
Senin dağlarında saklıdır sabır.
Ne kadar üstünü örtseler,
Ne kadar sustursalar,
Ne kadar yıksalar…
Sen küllerinden doğan bir ateşsin,
Dirilişin adısın,
Unutuluşun değil,
Hesap gününün vaadisin.
Kayıt Tarihi : 24.8.2025 14:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!