2.Biçim Boyutu:
Şiir havaya yazılmaz. Ozanlar belki eski zamanlarda yırlarını yazmazlardı, söylerlerdi. Onu dinleyenlerde, iyi dinlerlerdi ve ezberlerdi. Ve bir başka mekanda onu kendilerine göre söylerlerdi. Onun için, eski yırların, şiirlerin özgünlüğünden her zaman şüpheler vardır. Çünkü,örneğin, eski destanların her zaman, ülkeden ülkeye, köyden köye değişen “varyasyonları” vardır. Burada, yazıdan önceki, şifahi edebiyat döneminden sözediyoruz.
Ama daha sonra,yazı keşfedildi, yaygınlaştı, edebiyat ürünleri, şiirler kaleme alınmaya başladı.; o zaman yazılan şiirlerin bir de görsellik devri başladı. Bazı şairler, şiirlerin ezbere söylemez, hatta hiç sözlü olarak okumaz oldular ve bunu yadsıdılar. Şiir okunur, ve algılanır dediler. Bu iki anlayış Anadolu’da hala yan yana yaşıyor. Bir yanda Aşıklar köylerde, bir araya geliyor, karşılıklı olarak sözlü olarak atışıyorlar. Diğer yanda, bazı şairler de Anadolu’daki küçük dergilerde,büyük dergilerde şiirlerini yazıp dertlerini anlatmaya çalışıyorlar. Bunun yanında bir de INTERNET edebiyatı ortaya çıktı. Yeni bir ortam. İnsanların dergilere bile ihtiyacı yok. Bir şiir yazın, internetteki sitenize koyun, dünyanın dört bir yanındaki okuyucularınız (eğer varsa) gelip sizi bulurlar, okurlar. Yeter ki siz değerli, okunacak, değişik ve yeni bir eser sunun onlara. Onlar biliyorlar,kimin kim olduğunu. Ve kimin iyi, kimin kötü olduğunu. “Okuyucu velinimetimizdir” derler ya, öyledir doğrudur. Ama bazıları, “Ben kolay kolay anlaşılmam, beni anlamaları için bir fırın ekmek yemeleri gerekir” diyip,tafra ile gezerler. Bu da onların bilecekleri bir şey.
Gelelim biçime. Bu kadar çağlardan beri insanlar söyleyip, yırladıklarını belli kalıplara dökmüşler. Bu kalıplar, mensubu oldukları edebiyat çevrelerinin benimseyip, sonra da şaire benimsettiği kalıplar olmuş. Kimisi o toplumda kullanılan, tarihi kalıpları alıp, ona tam anlamıyla uymuşlar, kimi de o kalıpları kendilerine göre uydurup rezil etmişler. Doğru mu bu söylediğimiz, bilemiyorum. Toplumda, her zaman muhafazakarlar vardır. Bütün kalıpların, bütün geleneklerin olduğu gibi muhafaza edilmesini isterler. Bir de toplumun yaramazları vardır. Bunlar da kalıplardan, toplumdan kaçıp, kendi bildiğini işlerler. Bazen de toplumun alışık olmadığı yerlerden yeni biçimler, özler getirirler. Ne dersiniz. Toplumda bunların her ikisi de olacaktır. Toplum bu diri gözlere göz yumacaktır. Çünkü onlar olmazsa, toplum değişmez, toplum değişmeyince, tadı tuzu kalmaz. Mutlaka birilerinin, gidişe,dur, demesi gerekir, o insanlar o topluma yeni yollar gösterir. İnsanlar önce anlamazlar, şöyle gözlerini açıp bakarlar. “Olmaz böyle saçma şey,..”diye kesin itiraz ederler. Ama bir süre sonra, bir bakarsın, kendileri de önerilen yeni yoldan gidip, itiraz ettikleri şeyi uygularlar. “Ne yapıyorsun” diyenlere de, “Zamanlar değişti, o zaman öyleydi, şimdi başka..” derler. İşte zaman akar gider. Eskiler olur yeniler, bir de bakarsın yeniler olmuş eskiler..Haydaaa.
Eh biçim deyince anladınız. Edebiyat tarihleri uzun uzun yaza.Biz kısaca özetleyelim. (Kısa kes aydın havası olsun misalı. Nasıl olsa Edebiyat Tarihleri bunları uzun uzadıya anlatıyorlar.. Bizde gelenekler üç tip “Biçim” doğurmuş:
1.DİVAN EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ:
a.Beyit temelli: Gazel; Kaside; Mesnevi; Kıta.
b.dörtlük temelli: Rubai; Tuyuğ; Murabba,Şarkı,Terki-i Bent, Terci-i Bent,Musammat.
2.HALK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ:
a. Aşık Edebiyatı: Bunları şiir yönünden sayacak olursak:
Koşma, Semai, Varsağı, Destan vb.
b.Anonim Halk Edebiyatı Nazım biçimleri:
Mani, ninni,türkü ağıt..
c.Tekke Edebiyatı:
İlahi,Nefes, Deme,Nutuk, Devriye,Şathiye..
3.Batı Edebiyatı Kaynaklı Nazım Şekilleri:
Sone, Balad,Terza Rima,Serbest Müstezad.
Şimdiki şairler ne form biliyor,ne biçim..Kendi yollarında bildikleri gibi yazıp çıkıyorlar..O eskinin kalıpları insanları öylesine sıkıyor ki, şairler şekli düşüneceğiz diye konuyu unutup, (Failatun,failatun Failun..) diye saymaya başlıyorlar..Ondan sonrası şiir, yazan için de, okuyan için de sıkıntı olup çıkıyor. Neymiş, “şair aruz kalıplarına uyuyor muymuş? Aksama var mıymış…Her şey biçimden ibaret olunca, içerik nerede kaldı.
Bir denge var. 1.“Ne anlatmak istiyorsunuz? ”; 2. “Nasıl anlatıyorsunuz? ” Şiirin bu iki önemli girdisi arasındaki duyarlı dengeyi sağlayamazsanız, şiirinizin sallanacağı bellidir. Denge, denge,yine denge..Hayatta bile denge..Hayatın esası buna dayanıyor,biliyor musunuz?
Erdal CeyhanKayıt Tarihi : 5.6.2010 20:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!