Şimdi kalkıp canıyla yargılanan bir Canan ile
baş başa bırakabilirsin beni.
Getir, önüme dök; cümle elemi, kederi, sitemi...
Parmak uçlarımda başla infaza.
İstemem öyle yasa, hâkim, avukat, jüri...
Dilindeki bir kelimede suçum edilir muhafaza...
Hülyalara işte bugün gerek yok!
Bütün kirini dökebilirsin berrak nehirlere.
Bilmezsin balıklar ve kılçıklar,
yağ bağlayacak kirlerinle.
Benim ıstıraba değmemiş ellerim,
Söyle şimdi neden uyuşuk?
Neden baş başa kaldığım, bin asırdır
sevdasını taşıdığım Canan tanık?
Oysa herkes onun bir medyum olduğunu bilirdi
ve ben korkardım.
Yalnızlık denen ömrün kabuğuna çekilirdim,
uzaktan ta uzaktan bakardım:
"gizlice ve ürkekçe ya görürse" diye.
Gamzeleri araf boşluğu...
Tanrı'm bu nasıl bir iştir ki
tutanaklardan akan yazılar soluk,
düşüncelerden silinen cefakâr dostluk,
her ne yana dönsek büyük bir yokluk,
havasız bir boşluk...
Sınırları belli mi bilinmez, dans etsen zehir zemberek.
boşluk ve araf ve çukur ve silinen fikirler ve hayaller...
artık açılacak boşluğun ürkütücü siyahı
gündoğumu mavisine
acıtacak belki örümcek ağlarını aydınlık
evlerini terk edecek sırtında ruhunu
ve pusulasını taşıyan karanlık böcekleri
oysa bilirdik her başlangıcın bitişi karşıtıyla gelirdi
varlığı bitişi yokluk, yokluğun bitişi varlıktı
daha böyle bin niceleri
zaman yargıcının kararını beklerken
Canan bakar boşluk gözlerime
bekler bu yazgının bitişini öyle ya da böyle
nasıl söylesem nasıl
artık yağmurda öpüşünce ruhların güzelleşmediğini
boyunların koklanmasıyla gençleşemediğini insanın
her şeyin “yoksızdeğilma” literatürüne geçtiğini
gecelerde gizlenen sırların aşikâr olduğunu
güçlünün güçle varsıl
güçsüzün diz çökmekle yoksul
canan
hâkim
gamze
ıstırap
ruh
araf
başlangıç
bitiş
var
yok
sır
aşikâr
ve benim yıllar önceki şaşkınlığımla
şimdi Canan gözlerini benden çekti
koltuk altlarını usulca okşayan rüzgârın arzusuyla
etrafında dönmeye başladı,
evet evet,
bu dönüş sabahın ayazında ısınmaya çalışan
nazende bir kırlangıç dansıydı
sonra yaklaştı
titreyen elleriyle yüzümü hafifçe yüzümü okşadı
birkaç saniye kapattı gözlerini
evet, şimdi görebiliyordu
etrafının sislerle kaplı olduğunu
yolların ve önlerin belli olmadığını
her şeyle tesadüfi karşılaşacağını
ve sonra derin bir nefes çekip bıraktı
gözlerime baktı,
ellerimden tuttu
artık titremiyordu
mahcup bir sesle
dedi ki
biliyordun sınırlarından atladığımızda
dünyanın karanlık, ürkütücü dibine düşeceğimiz
sıfırın tam ortasında olduğumuzu…
Kayıt Tarihi : 6.10.2019 15:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.