Yorgun pınarları gibi gözlerim
Havzası gem keder dolu
Daha on sekizindesin yolcu
Ne bu korku ?
Yıllar hayta,
Yormuş onu kendinden
çareyi nerede aramak lazım?
derde çok yakınken mi,
yoksa devayı bulmuşken mi?
hayır hayır
hayırların son bulduğu yerde bulunmam lazım.
Kadın adama bakıyordu.
Adam da kadının gözlerinden yüreğine akıyordu.
Kadın bunu hissediyordu:
Dünya soyut,
zaman sonsuz bir an...
Dokundun,
Bir avuç çiçek tohumları diktin parmaklarıma,
Öpüşlerinle suladım güzelliğini.
Filiz çıktı minikçe,
Birazı senden
Birazı benden bir renkti.
Ah benim ahu gözlüm,
Ah benim yonca bahçem
Gül döksem yollarına
Şarap içsem ellerinden
Serin, bahtiyar bir toprağım gölgende
Huzur bulmamış göğsüm başka hiçbir evrende
Durur dallar arasında
Kahveye çalan gözlerin
Şerbeti olur dudağıma
Uzaklara dalıp gidişin
Hare hare
Ben bize defalarca anlam yükledim.
Ben “biz” ihtimalini binlerce kez kafamda öldürdüm.
Ne ben mavi bir tilkiyim,
ne de sen bir keman öğretmeni.
Ah, ne güzeldi eskiden.
Gölgeler saklanmaz,
arzular yaşar, dedi.
Gölgeler yoksa — bir rüya mıydı
arzuları yaşatan?
Yoksa köhne duvarların taş sokakları mıydı hatıralar?
dalıp dalıp gidiyorum bugünlerde geçmişe
elimde bir sigara yanmayı unutmuş
dilimde sen yıllardır kavuşmayı ummuş
nice "miş"li rüyalara daldım içinde sen geçen
ki içindeki ateşin bir yangın etmezdi
Sen benim canıma yandığımsın
İçimdeki hasrete neden olansın,
Kim doldurabilir güzelliğini içine erişmeden
İçime sevdan düştü ince bir sızı gibi
Ki ben daha yirmi yaşındayken
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!