İşte geldik yolun sonuna...
Bir gemi misali yitip gitmek var ufuklara...
Güneş battı mı bilmiyorum ama,
Gidiyorum ardımda binbir çeşit ışıklarla...
Bilmiyorum gittiğim yerlerde güneş doğacak mı,
Arkamda binbir çeşit güzellik kaldı...
İnsan,hak ettiğini yaşamıyormuş aslında…
Hak etmediğim ne varsa yaşadım işte,
Eğildim kadere,
Razı diildim ya takdiri ilahiye…
Oysa…
Hak etmedikleri ne varsa yaşatmışım geçmişimdekilere…
Gözlerin aşka örülmüş iki duvar…
Sözlerin,tutulamayacak sözlere aşina…
Susardım yanında…
Sen konuşurdun…
Gözlerin uzaklarda…
Dünyanın en uyumsuz çiftiydi,
Cümleler kurulamıyor dilimde...
Dünyada ne kadar kelime varsa aşka dair,
Yetmiyor bu aşka yine de...
Ne kadar duygu varsa yaşanabilen,
Daha fazlasını yaşadım sende...
Haydi tanımla sendeki beni,
Tanrım…
Dünya’yı niye küçük yarattın? ...
Sığamıyor artık insanların! ...
Hep bir beklediği olur ya insanın…
Hayallerinde belirir ya…
Yüreğinde bir umuttur ya ‘hani belki’ diyerek…
O sendin işte…
Beklediğim…
Umudum…
Haydi...
Topla anılarını git bu şehirden...
Ki bu şehir,sevmedi seni...
Haydi...
Topla anılarını git bu şehirden...
Ki sen,sevmedin bu şehri...
Gözlerin...
Gülümsemelerin...
Ya tövbelerim? ...
.....
Uzun uzun bakma bana,ne olur...
Gözlerin...
Ne kadar sendeyim,
Ne kadar bendesin bilmem...
Neler yaşatırsın,
Neler öldürürsün bilmem...
Ne ben seni istedim,
Ne sen beni,
Oysa hep vardın...
Keşfedilmeyi bekleyen bi halin vardı...
Ruhun farkedilmek istiyor gibiydi,
Sözlerin 'ben burdayım' dercesine el sallıyordu...
Konuşurken ellerin titrer,
Sözlerin birbirine karışır dururdu,
Donuk karelerle aynı ifadeler
Çok güzel