Nihal,
senin adın rüzgârın uğultusunda bir gizem gibi,
her hece, kalbimin derin kuyularına düşen bir damla su misali.
Cümlelerim ağır, evet;
her biri göğe yükselmek isteyen bir taş,
her biri sessiz bir yıldız gibi düşmeye hazır.
Ama biliyorum ki
acımasızlık,
ruhun çölüne düşen bir ateş kadar yakıcıdır.
Ve ben, ateşi ellerimde tutmayı bilmeyen bir yolcuyum.
Nihal,
her kelimem bir sırra gebe,
her sessizliğim bir tefekkür denizinde
yüzen bir kayık gibi.
Ve derinlerimde,
ağır cümlelerim bile bir tebessümün gölgesinde erir,
bir çiçek sabaha kadar bekler de açmazsa,
ben de onları bekletirim,
tahrip etmeden, ezmeden, sabırla…
Çünkü kalbim,
bir nehir gibi akar,
ama taşları incitmeden, yosunları besleyerek.
Nihal,
bazen sözcüklerim bir rüzgâr olup eser,
ama kalbim, hâlâ senin gülüşünün baharını taşır.
Ve ben, ağır cümlelerimi
sessiz bir dua gibi sana adarım:
acımasız değil, sadece hakikat kadar ağır.
Benim cümlelerim yük taşır,
ama kalbim yükü hafifletir.
Benim sözlerim karanlıktır,
ama kalbim ışığı bırakır.
Nihal,
bu risale, sözcüklerin ağırlığını taşırken,
sevginin nazik dokunuşunda eriyen bir dünya kurar.
Ve ben,
acımasızlığa dair ne varsa,
onu bu kelimelerin ardına gömerim.
Kayıt Tarihi : 24.8.2025 19:41:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!