Sevgilim Fethiye
Ben, taşların hafızasından doğmuş bir yolcuyum; zamanın tozunu saçlarına bulaştırmış, rüzgârla konuşmayı öğrenmiş, denizin aynasında kendi yüzünü kaybetmiş bir kulum. Yüzyılların suskunluğundan çıktım, tanrıların gölgelerinden yürüdüm, ama kalbimin sesi senden önce hiçbir yerde yankılanmadı. Fethiye’nin kıyısına vardığımda, deniz bana adını fısıldadı; dağlar gölgesini sundu, taşlar bana yol gösterdi. Ben bir mitin içinden yürüyerek çıktım, ama bu destanın adı sen oldun.
Telmessos’un tiyatrosuna vardım. Taş basamaklar göğe açılmış bir dua gibi yükseliyordu. Bin yıllık sessizlik orada hüküm sürüyordu; kralların sesi susmuş, tanrıların yankısı taşlara gömülmüştü. Ama senin gülüşünle o sessizlik uyandı. Taşlar dile geldi, her boş basamak adını söyledi. Ben, antik dünyanın gölgeleri arasında değil, senin gözlerinde geleceği buldum.
Tlos’un doruğuna çıktım. Efsanelerin kanatlı atı Pegasus oradan göğe süzülmüş, masallar orada doğmuştu. Ben göğe baktım; ama kanatları değil, gözlerini gördüm. Senin gözlerinde uçtum, senin kalbine vardım. Tlos bana şunu söyledi: kahramanlık savaş kazanmak değil, bir kalbin kapısını sessizce aralamaktır.
Xanthos’a vardım. Taşlarda ateşlerin, direnişlerin, savaşların izleri vardı. Şehir toprağa kanla yazılmıştı. Ama ben o taşlarda kendi savaşımı gördüm: kalbimin sana boyun eğişini. Bütün kılıçlar, bütün ordular, bütün çığlıklar senin önünde sustu. Çünkü aşk, hiçbir ordunun yıkamayacağı bir kaleydi.
Letoon’un kutsal alanına vardım. Üç tapınak göğe yükseliyordu; Apollon’un ışığı, Artemis’in gölgesi, Leto’nun sesi taşlarda saklıydı. Ama orada tanrılar sustu, yalnızca sen konuştun. Dudaklarımda senin adın vardı, dualarım göğe değil sana yükseldi. Tapınak taşları bile senin adını duymuş gibi eğildi. Orada anladım: tanrıların gücü sonsuz olsa da, bir insanın kalbine duyduğu aşk onların bile üstündedir.
Patara’ya vardım. Kumların üzerinde ayak izlerimiz birbirine karıştı. Rüzgâr izlerimizi silmeye çalıştı ama kalbine çıkan yolu silemedi. Liman boştu, gemiler çoktan tarihe karışmıştı. Ama senin gözlerin bana bir liman sundu; o liman kalbindi. Gün batımında deniz kırmızıya boyandı, ufuk ateşe kesildi. Ama ben yalnızca senin gözlerinde yeniden doğdum.
Pinara’ya vardım. Kayaların arasında yüzlerce mezar göğe dikilmişti, suskun ve ağır. Ama ben o taşlarda bile ışığı gördüm. Sessizlik ölüme değil, bizim aşkımıza açılmıştı. Kayaların yüzeyinde senin gülüşün yazılıydı, zamana karşı direnen tek hakikat oydu. Pinara bana öğretti: ölümsüzlük taşlarda değil, seninle atılan her adımda gizlidir.
Sonra Aşıklar Tepesi’ne çıktım. Gökyüzüyle denizin birbirine karıştığı o yüce eşiğe. Tanrılar sanki buraya bir taht kurmuştu; ama onların hükmü çoktan sona ermiş, şimdi yalnızca senin gözlerin hükmediyordu ufka. Şehir ayaklarımızın altında bir sır gibi uzanıyordu: deniz mavi bir sayfa, gökyüzü sonsuz bir kitap, ve biz o kitabın en unutulmaz cümlesiydik.
Altımızda amfi tiyatro vardı; bin yıllık taşlar yukarıya doğru nefes alıyor, boş basamaklar senin sesine hasret kalıyordu. Ben eğildiğimde duydum: taşların kalbine işleyen çatlaklardan senin adın fısıldanıyordu. Biraz öteye baktım, Kordon ışıklarla süslenmişti. Denizin kıyısında dizilen lambalar sanki yıldızların yeryüzüne inmiş hâliydi. Bizim adımlarımız o ışıkların arasında yankılandı, dalgalar ayak seslerimize eşlik etti. Ve Fethiye İskelesi… ah sevgilim, orası bir limandan öteydi; tarihin bütün gemileri çoktan çekilmişti ama benim kalbim hâlâ senin kıyında demirliydi.
Çalış Plajı’nda güneş battı. Gökyüzü senin gözlerine benzedi, deniz kıyıya vurdukça kalbim sana çarptı. Kumlarda otururken gün ışığı soldu, ama senin yanındayken karanlık bile ışığa dönüştü.
Ölüdeniz’in sularında zaman bile durdu. Dışarıdan dingin görünen o mavi aynada kalbimin fırtınası gizliydi. Kelebekler Vadisi’nin uçurumlarında rüzgâr senin adını söyledi, Kabak Koyu’nun sessizliğinde yalnızca nefesin yankılandı. Babadağ’ın zirvesinden göğe baktım; paraşütler süzüldü, kuşlar kanat çırptı, ama ben zaten çoktan seninle uçuyordum.
Sevgilim, ben bir mitin içinden çıktım; taşların, efsanelerin, tanrıların arasından. Ama bu destan tanrılarla değil, seninle tamamlandı. Çünkü sen insandın, çünkü sen dokunulabilir, çünkü sen gerçektin. Ve işte bu yüzden bütün efsanelerden büyüktün.
Sevgilim Fethiye, bil ki taşlar suskun olsa da biz konuşacağız. Tarih unutsa da biz yaşayacağız. Çünkü ben yalnızca bir şehri değil, senin kalbinde doğan bir sonsuzluğu sevdim.
Hüseyin Erdinç
Kayıt Tarihi : 5.9.2025 08:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!