Geceler ağırdır…
Söyle gönül: Hangi karanlığın altında eziliyorsun sen?
Hangi suskunluk, göğsünde kör bir taş gibi
hiçbir sabaha çözülmeden duruyor hâlâ?
Kaç kez kendi gözyaşında arındın da
kimse bilmedi içindeki yangının
kül değil, sessiz bir çöküş olduğunu?
Hangi yarım kalmış duanın kıyısında
diz çöktün; sesin, kaderin boşluğuna
gömülüp geri dönmedi?
Göğün hangi yüzüne baktın da ürperdi içinin en kırılgan yeri?
Hangi karanlık, senden önce fark etti
talihin çoktan senden vazgeçtiğini?
Bir yıldız mı düştü o an,
yoksa içindeki son kıvılcımın küllerine
kendin mi basıp söndürdün?
Ay’ı her görüşünde sızlayan o yer neresi?
Hangi sandığın yankısı,
gecenin soğuk avuçlarında yeniden kor oldu da
kaçtığını sandığın kapıya
bir kez daha sürükledi seni?
Aynalarla ettiğin o sessiz kavgayı kim duyar?
Hangi yüzünle hesaplaşıp yenildin?
Hangi bakışın keskinliği,
kendi gerçeğini üzerine kapatıp
karanlık bir mühür gibi bastı sana?
Kırılan cam değil de,
içindeki masumiyetin çatırdayışı değil miydi o?
Hangi sözün ağırlığı çöktü omuzlarına?
Hangi pişmanlık, dar bir hücrenin duvarları gibi
nefesini geri çarptırıyor sana?
Söylenmeyen cümlenin bıçağı,
kaç gece kalbinin kapısını
içten içe tırmaladı fark ettin mi?
Ve hangi sabah
geceden daha kara uyandırdı seni?
Güneş doğdu belki,
ama içinin zifirinden tek çizik bile düşmedi.
Kendi gölgende kaybolmak nasıl bir yazgıdır,
hiç düşündün mü?
Söyle gönül…
Bu ağır ömrün hangi kavşağında düştün?
Ve hangi cevapsız sorunun yükünü
susarak taşımaya mahkûm ettin kendini?
Kayıt Tarihi : 16.11.2025 22:39:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!