SESSİZ DUVAR
Dile kolay bilmem kaç sevda yılı,
Nefesinde acı tatlı kederin buğusu,
Sigaramın dumanında savruldu.
Ta ki dudakları yaran bir söz,
Kırılgan bir şarkının namelerinde,
Gözler anlamını yitirene dek.
Ve ansısın…
Suskun bir kentin ışıkları gibi,
Sisli havada kayboldu gitti.
Bir başına nasıl kalınırsa tenhada,
Ürkütüyordu karanlık gecelerin
sessiz dibi.
Baş başa kalmıştım hatıralarla.
Ve bir gün martılara şarkı söylerken
buldum onu.
Mevsimsiz yağan yağmur gibi çıka
geldi,
Varlığı renk renk çiçekler gibi sinmişti
üstüme.
Bilmezdim duyguların bu denli güzel
koktuğunu,
Sözlerinde bir şarkının kekremsi
tadını,
Gözlerinde geçmişin izleri vardı.
Gizemli yılların gerisinden bakıyordu.
Sanki yalnızlığa küsmüştü.
Gözlerinde hüzün, dilinde hece,
Gözleri ışık saçıyordu üstüme.
Yüreğinde fırtınalar,
Sevdanın kararsızlığı yüzünde
parlıyordu.
Ve ben…
Çölde su arıyordum kendimce.
Umut yolcusu gibi..
Zira sevdalar nehir gibidir,
Çöl olmadan önce…
Ama nerden bilebilirdim,
Turnaların sıcaklara göçtüğünü,
Nerden bilebilirdim,
Yabancı semalarda uçtuğunu,
Nereden bilebilirdim, nerdennn… !
Öyle ise onun için topladığım
yıldızları,
Karanlığa gömüyorum.
Onun için çalan sazların,
Tellerini koparıyorum.
Onun için avuçladığım yağmuru,
Kurumuş köküne salıyorum…
Ama nafile,
Eylül gazeli,
Yağmurda da dirilmez,
Ya rüzgârda savrulur,
Ya da yamyamlar ezer…
Eskiden..
Günleri yan yana dizerdi.
Yürürken kuğu gibi ince bedenini
süzerdi.
Ama gittiği gibi dönmemesi ne acı.
Girdiği girdap kim bilir kaçıncı!
Girdaplar onu benden aldı.
Geriye sadece sessiz bir duvar
kaldı…
İbrahim Kaçıran 2008
Kayıt Tarihi : 2.2.2024 23:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!