Sesleniş Şiiri - Uğur Mumcu

Uğur Mumcu
22 Ağustos 1942 - 24 Ocak 1993
2

ŞİİR


24

TAKİPÇİ

Sesleniş

Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık.
Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı.
Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini
yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük.
Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı.
İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez.
İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren
birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık.
Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu.
Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı.
Yaşamımızın en güzel yıllarını birer taze çiçek gibi verdik topluma.
Bizleri yok etmek istediler hep.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Fidan gibi genç kızlardık.
Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik.
Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla.
Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi,
taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi.
Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.
Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...
Ölümcül hastaydık.
Bağırsaklarımız düğümlenmişti.
Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin
elinde öldürüldük acınmaksızın.
Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha.
Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk.
Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde.
Uydurma davalarla kapattılar hücrelere.
Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki.
Bir buçuk yaşımızdaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık.
Önce, kolumuzu, omuz başından
keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak
fırlattık attık önlerine.
Sonra da, otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Giresun’daki yoksul köylüler, sizin için öldük.
Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük.
Doğu’daki topraksız köylüler, sizin için öldük.
İstanbul’daki, Ankara’daki işçiler, sizin için öldük.
Adana’da, paramparça elleriyle ak pamuk toplayan işçiler, siziniçin öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Bağımsızlık, Mustafa Kemal’den armağandı bize.
Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen
ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara.
Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler,
gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler.
merikan üsleri kaldırılsın, dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım,
unutma bizi...
Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komünist dediler.
Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze.
Kurtuluş Savaşı’nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız
bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız.
Bir kez dinlemediler bizi.
Bir kez anlamak istemediler.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık.
Bir kadın eline değmemişti ellerimiz.
Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha.
Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına.
Herkes tanıktır ki korkmadık.
İçimiz titremedi hiç.
Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı
gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.
Asıldık ey halkım, unutma bizi...
Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında
vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar.
Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da
susmuşlardı bütün olup bitenlere.
Öfkelerini bir gün bile, karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde, öldürüldük.
Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına,
Batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma
bizi...
Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey
halkım, unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep
birlikteyiz ey halkım, unutma bizi,
unutma bizi, unutma bizi...

Uğur Mumcu
Kayıt Tarihi : 16.10.2002 10:44:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hakan Gökbaş
    Hakan Gökbaş

    Zulüm görmüş bir toplumun yiğit ağabeyiydi O. O kocaman yürekli bir SAKINCALI PİYADEYDİ ama O her şeyden önce adamdı adam. ÇATACAKSA BİRİLERİNE KALEMİ MERMİ GİBİ ÇATARDI. Ömrünün baharında alçak bir pusuda koynuna ölümü soktular yiğidim. Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun...

    Cevap Yaz
  • Oğuz Aktaş
    Oğuz Aktaş

    Yüreğine sağlık Abi bir kez daha,Senin Doğru ve Sağlam Kişiliğini Unutmayacağız.

    Cevap Yaz
  • Hatice Büyükarı
    Hatice Büyükarı

    Seni ve senin gibileri unutmak mümkünmü. Kabrin nur mekanın cennet olsun şehidim

    Cevap Yaz
  • Perihan Çetin
    Perihan Çetin

    Vurulduk ey halkım, unutma bizi...Bu dizeleri yazarken biliyor muydun acaba sonunun böyle olacağını? :(( Ne mümkün seni unutmak..Nurlarda uyu.

    Cevap Yaz
  • Önder Karaçay
    Önder Karaçay

    O bir devrim şehididir. O bir Mustafa Kemal askeridir. Atatürkçü, laik, demokrat, hak ve adaletten, sosyal devletten yana yılmaz savaçcıydı. Dahili düşmanlar ona tahammül etmediler. Atatürk'e ve devrimlerine nasıl düşmanlarsa devrimcilere de düşmanlık yaptılar. Bizimle aynı tabaktan yemek yediler doyunca bize düşman oldular. O büyük devrimciyi saygıyla anıyorum...

    Mustafa Kemal'in Askeri // Önder Karaçay

    Bu büyük bir korodur
    Ürpertiyi Samsun da başlatan
    Omzunun yanında omuzdur
    Titreyerek bir dalgaya düşmektir
    Tarihten içine akıp aleve dönüşmeyenlere zordur
    Mustafa Kemal’in askeri

    Bir ruh işler birinden diğerine
    Gömleği ateşten insanların
    Sultanahmet de Halide Edip’in haykırışıdır
    Mustafa Kemal’in askeri

    Ağzımızda bal gibi bir türküdür
    Omzu yıldızsız askerin
    Kavgadan önce Kartal da bahçıvandır
    Kavgadan sonra yine Kartal da bahçıvandır
    Kartallı Kazımdır o
    Mustafa Kemal’in askeri

    ‘Öksüz yavruları bağrıma bastım’ dizesinde
    Canı yanandır
    Falih Rıfkı’nın Çankaya’sının o mavi kapaklı baskısıdır
    Mustafa Kemal’in askeri

    Atası suikasta uğramasın diye gözleri açıktan dönen çocuktur
    Türk Tarih ve Dil Kurumunu
    Kendi kendine yetebilen bir ülke olabilmeyi anlamaktır
    Mustafa Kemal’in askeri

    Anti/emperyalist ve anti/kapitalist bir tavırdır
    Sümerbank’ın ilk motoru çalıştığında
    ‘Efendiler, dinleyin, bu bir musikidir”
    Cümlesini söyleyen dilin sesidir
    Mustafa Kemal’in askeri

    Her şeye sahip bir ülkeyi her şeye muhtaç hale getirmemektir
    ‘Her fabrika bir kaledir’ diyen o büyük dâhinin eserlerini
    Yok edenlere dur hain diyebilmektir
    Mustafa Kemal’in askeri

    Yeni harflerdir, yeni tren garları, bira bahçeleri
    Telgrafhaneler, birlikte kutlanan bayramlardır
    Mustafa Kemal’in askeri

    Bir yanık toprağı yeniden yurt eylemektir
    Büyük kültür devrimidir, azimdir, cefadır, fedakârlıktır,
    Yalnızlığı bilerek yola çıkmaktır
    Mustafa Kemal’in askeri

    Her şeye rağmen yurdunu terk etmemektir
    Vatanı ve milleti satmamaktır, satılmamaktır
    Yoldur, durmayan saattir, doru attır, emektir
    Yoksul Anadolu’nun mahzun söğütleridir
    İnattır, inat
    Mustafa Kemal’in askeri

    Köy çocuklarına enstitülerde bilim öğretmektir
    Kütüphanelerde ansiklopedi, ilericiliktir, çağdaşlıktır
    Aydınlıktır,
    Projeler namına eşelenmek değildir
    Sorumluluktur, görevdir, muhafaza ve müdafaa mecburiyetidir
    Mustafa Kemal’in askeri

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (37)

Uğur Mumcu