SES VER YİĞİDİM, SES VER
Zaman sensizliğe gömüldü… Gökler sustu, rüzgâr yönünü kaybetti — sanki dünya, bir an nefesini tuttu.
Toprak hâlâ adını fısıldıyor gecelere… Ama biz, o sessizliğin altında hâlâ çarpan altın bir neslin kalbini dinliyoruz.
Gidişin bir veda değildi; yüreklerimize kazınan boşluk… Ruhlarımızı örten gölgeydi.
Gün doğdu… ama sabah olmadı. Seni seven sinelerde sönmeyen bir kor oldu.
Şu karşı bayır hâlâ sessiz… Rüzgâr, mezar taşına eğilirken taşların arasından bir ağıt yükselliyor:
Belki bir vefalın… belki de önden giden bir atlı: "Bir yiğit vardı, gömdüler şu karşı bayıra… Aman kalkar deyip üstüne taşlar koydular."
Biz hâlâ oradayız… Seni toprağa verdiğimiz yerde.
Ama gömdüğümüz şey bir beden değil! Bir devrin yorgun kalbiydi.
Sen sustun… ama sözün hâlâ yeryüzünde yankılanıyor. Her kitapta, her cümlede, her duada… her uyanışın ışığında sen varsın!
Ses ver, yiğidim… ses ver!
Yoksa beni duymuyor musun? Rüzgâr kayıp, köprüler yıkık, yollar ıssız… Çeşmelerin suyu bile sessiz.
Baykuşlar mukaddesatını harap edip bayram ederken, Senin yaktığın meşale bir avuç sinenin gönlünde dünya semalarını aydınlatıyor.
Varsın birileri mukaddesatı sahipsiz sansın… Bedeninin yokluğuna sevinip fitne savursun…
Ama senin hülyan hâlâ birer kıvılcım gibi düşüyor kalplere. Her satırın, her duan, her hülyan çağırıyor bizi: Hülyalı şafaklara…
Bir sabah erken… Tıpkı rüyalardaki gibi… Beyaz bir atın üstünde olmasan da hatıranın aydınlığında yeniden diril gel!
Ses ver… yiğidim… ses ver! Senin rüyan, bizim hakikatimiz olsun… Çünkü biz hâlâ senin sesinde dirilmeyi bekliyoruz.
SES VER, YİĞİDİM… SES VER!
İbrahim KüçükerKayıt Tarihi : 20.10.2025 15:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!