Ses Ve O Dünya Şiiri - Hakan Karaduman

Hakan Karaduman
170

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Ses Ve O Dünya


SES VE O DÜNYA

Doğmak için sıra beklerken, sanki o an olmalıymış gibi

Tam ilk nefesimi alacakken evren patladı kulağıma, aniden

Önceleri anlamadılar, hep yüksek seslerle ağladığımda mama için,

Annemin göğsüne uzanabilmek niyetim, çılgınca bağırırmışım, annem paniklermiş.

Sesim yüksek evrenlere ulaşınca annemin memesine sığınırmışım…

Ben bebekken,

Tanrı kulaklarını kapatırmış sanırım,

bazen gaz sıkıştırır, bazen tok bile olsam;

bağırırdım, bazen gerçekten ağlardım…

Hikayem:

Bir melek havada ağırlıksız düşen bir tüy tanesi

beni annemin içine bırakmış;

Diğer melekler bile kıskanmış, hiç ağırlığı yok

tanrı demiş ki onu yaratırken, boş bir zamanıma denk geldi

Oysa mükemmellik O’nun, bir fırça darbesi, kulaklarımda yankılanmış

Yeni bir evrenin doğumuna rastlamış doğumum; öylece bırakmış annemin karnına

Ve aniden,

Milyarlarca bölünmüş saniyenin en küçük olduğu ama o en uzun zamanın anında,

O an,

Heybetli, karanlığın bile çıldırarak kaçtığı aydınlık patlamış!

işte tam sırada doğmuşum

yani,

minicik koca ben, ve aynı anda,

Büyük patlama!!!!

Çok korkmuşum, seslerin beni ele geçirmesi, ilk büyük travmam,

İlk isyanım, çığlıklarımdan önce; ilk nefes, panik yok, neredeyim, sesler..

Sesler derinden, uğultulu, yeni çıkmışım aydınlığın içinden, sesler..

ele geçirmeliyim tüm sesleri!

Onlar beni ele geçirmeden

….

Emerdim yaşamın tüm sütünü, gözlerim annemin gözlerinde evren

çeşmesi bitmesin, sıcacık kalsın hep, daha milyarcık zamanlarda doğduk

dondurucu karların bile yerinden kıpırdayamadığı gecelerde

emer gibi yapıp, memesine yapışıp, bir huzur bakışına saklanmak

-bitmez tükenmez gaz yığınları sürekli doğup patlar! -

Gözlerinde takılı kalmak, içime çekmek onun sıcağını telaşını o geleceğe bakan hüzünlü gözlerini, henüz yeni mavileşmiş gözüne,

Annemin

belki yarına kalacak ham sütü de emerim, bencilce tok olsam da, sonsuz memelerinin

Annem acılar içinde ağlardı, meme uçları yaralar ve benim ilk süt dişlerimle kanardı,

Bana Adem adını taktılar, oysa ben Havva’nın gözlerinde memeler arardım.

Ve nihayet

Karnım doyardı… onun gözleri, sıcaklığı… İlk yalnız olduğumu söyledi Havva.

O

Neden hep geceleri içine akan gözyaşları annemin,

Neden hep ağlardı?

Bebektim ve tabii bencildim,

Uykum gelirdi… annem hep ağlardı.

Annem kıyamaz bana, paylaşmak istemez,

Öncesini, ay çarpması, yeni doğan başımda dolaşan ay

Sen daha o elmaya merak etmeden önce, o kadın, o meraklı…

Ninnisi derinleşir,

Uyku sarmalayınca beni,

süt damlamış kundağımı

doymuş bedenimi, ilk ısırıktan önce annemim memelerini

sessizliğimi, ninni söyleyen annemi, tüm bencilliğimi soğuk bir yastığa gömünce yüzümün sıcağını,

yastığım

ısınınca uyanırdım…

uyanmaya yakın

Gevşerdim çığlıklarımdan önce,

Duymaya belki yetişemiyorum,

Çığlığım, benim sesim!

Okyanusun en karanlık fırtınalarından, katil balinalarının kulaklarını kadar,

Tembel dağlardaki uyuyan miskin çürümeye başlamış buz kütlelerine

Uykusunu sıcak basmış buzullar,

buzdan annelerin bebekleri,

dağlarından kopmuşlar, soğuklar artık sıcak.

Bebekleri…

Ruhlarını sıcak denizlere, balinaların sırtına yükleyip güneye

En güneye,

Sıcağın doğduğu yerlere.

Ganj nehrinde yakılmadan önce

Pis sularına bırakılanların hikayeleri

Cesetleri…

Gözlerim odanın içinde tutunacak bir dal arar, seslenirim

Denizlere,

önce serin,

biraz soğuk, biraz ürpertici,

yalnız sulara itilirim.

Annem artık çok uzaklarda

Ama hala içindeyim,

ama

Ruhumu saran,

Tuzun tadı,

Rüzgarı, güneşi, akıntısı;

hoşlanmadım;

İrademi yenip yüzmeye kulaç attığım zamanlarda

Yüzerek okyanuslar geçemeye çalışan ve her defasında

Nefesi kesilen; bitkin, umutsuz, aç kurtların ve yaralı ceylanın

En güzel gözleri, her şeyi inatlaşarak ve savaşarak reddeden

Gücüm ve gözlerim,

Kollarımdaki güç, göğsüme yetmeyen nefesim.

Güneye doğru gideceğim belli… ben istemedim,

Ama zaten ölmüş ruhum, cesedimdir balinan üzerinde

Çabalarım sönerek benden uzaklaşalı çok uzun zamlarda kaldı

Bense

Hiçbir yerdeyim…

Büyürken ellerim, saçlarım uzarken, sesimi kaybettim

Benden, bana dair olandan, çok daha uzaklara gitti sesim

Balinalar çok çok çok… uzaklardan duyarlarmış, beni

Çiftleşme arzusu, gelin burada bol yiyecek var, bir de genç bir dünyanın sesini,

yani

Benim suskun sesimi, tıpkı benim gibi çaresiz sessizliğin sesini, sesimi

İlk onlar duymuş çığlıklarımı, insan olmaya başlarken hapishanelerimi

Kendi içime gömülürdüm

Bilirlerdi ben uyurdum o an

Uyurken sessizlik, ansızın bir çıtırtı hamam böceğinin,

Uyanır mıyım diye sesimin sesiyle, korkarlardı çevrem ve insan

Evrenin patlayışı, bir an doğuşu, çok mu abartı yaşadığım…

Büyürken önceleri anlamadım, hep yüksek sesle hayata haykırışım;

İlk flörtüm, ilk sevgilim, ilk insan

Sesler ses denizine gidip ölsün istedim, annem bana garipseyerek baktı o ilk doğduğum günden beri;

beni sevsin istedim…

Sonraları alıştım;

sesimi özgür bıraktım…

….

Her güzel sesi, sonuna kadar açtım,

Kulaklarım dünyanın yalanlarını, ölü bedenlerin konuştuklarını, insan yavrularının bitmez isteklerini, kendimi sakladığım uğultu dulu geceleri..

En güçsüz sesi aradım durdum…

Zincirdeki en zayıf halkayı,

Zincirin en güçlü yerini…

Sonrası kendimden nefret etmeyi

öğrendim:

Bağıran, sesini duyurmaya çalışan bir aciz, zavallı melek kanadından kopan tüy, yani ben

Düşerdim hayata, sesim ve içim susunca..

İnsanlar bu benim içimdeyken, dışımdan fışkıran bir acı su şelale gibi;

Onların kulaklarını sanki bilerek çınlatmışım gibi, beni ve sesimi

Oracıkta bırakarak kısa zamanlarda beni

Hep

Ama hep

yalnız bırakıp giderlerdi

alıştım, çoktan alıştım,

barıştım.

sesler kafamda

O kadar yumuşak ve nahif; kelimeler dilimde

Ama patlayarak çıkıyor sesim nefesim!

Değerli olanın dışında bir adaya kilitledim kendimi,

Kendimi öldürdüm sürekli,

Aynı elbise, bir gram bakım yok yüzümde

yaralarımın kabuğu asla iyileşmeyecek bilirim

bana güvenli yolları gösterirler hapisliğimden başka,

kimsesizlik kaplar içimi öylece otururum…

Ne zaman içimden bağırıp haykırsam, uyurken mırıldanırmışım,

Sağ yanımdan sol yanıma dönerken konuşurmuşum,

kelimeleri çiğneyerek homurdanışım…

Bir an sanırım, huzur kaplarmış içimi

-rüyamda-

kedinin mırıltısı kaplarmış odamın içine

yarattıklarım ve en son kabullenmiş gerçeklerim

kulak kabartıp dinlerlermiş beni, hepsi aç kurtlar gibi!

Vereceğimi çoktan verdim, ama

Uykumu size veremem, lütfen alacağınızı aldınız benden,

Uyku benim!

Ve ne ben ne de insan, patlayan evrenin, doğumdaki sesim

Balinalar bebeklerin ruhlarını güneye götürüyorlar,

Artık sessizim.

HAKAN KARADUMAN

Hakan Karaduman
Kayıt Tarihi : 23.5.2025 20:37:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!