Yok ben değildim, seni seven yalnızlıktı, karanlıktı,
Soğuk, boş odalar ve belki de aynalardı
Yok yok sen değildin o,
Sevilen bir kara taştı..
Yürek aşk sanıp bağrına bastı...
Her defasında buz gibi kaskatı
Ben sensizlikte kendimi kaybederken
Sen bensizlikte kendini bulmuşsun...
Bin yıllık hasretlim, sevgilim
Gül açtıran gözlerinde esirinim
Ferman-ı Hak'tan, sebebi varlığım
Her nefeste bir gülüşüne can veririm.
Kısacık ömrümün yegane yoldaşı
Yalanların aynasıdır bu şiirler, ölümdür
Duygular mezarlığına aşklarımı gömüşümdür
Yalnızlıktır, herkesin içinde kimsesiz kalışım;
Ve ağlamaktır; her mısrada dize dize gözyaşım…
Her taraf bembeyaz
Sensiz İstanbul'a kar yağıyor
Karların içine uzanmış yatıyorum
İçimi o kadar ısıtıyorsun ki
Hiç üşümüyorum...
Çıldıracağım geliyor
Bu yalnızlıklar bağırış çağırış
Yüreğimi kemiriyor
Kendimi öldüreceğim geliyor
Sesim yüreğinden çarpıp döndüğü vakit
Bir bakarsın ki gitmişim yosun tutmayan mavinden;
Kararmayan gecenden yok olmuşum ışıksız yıldız gibi.
Nazlı Kızkulesinde bir damlacık ayrılık olup dökülür gözyaşım
Yarim İstanbul'um ben sensiz İstanbul'a göçerim.
Bir martı olur uçarım kanatlarımı sende bırakıp
Sirkeci'de o pür telaşın başladığı vakitler
Toplanır halatlar, öter düdükler, şahlanır dalgalar
Beyaz gelinliğini giymiş narin gelin gibi köpük köpük sular
Denizi yara yara gider koca vapurlar, ardından martılar ağlar
Setüstü hüzünlü ve de bahtiyar, yine bir sonbaharı yaşar,
Ateşlere koşmak; yanacağını bile bile;
Yüreğinden kaçmak, için burkulasıya
Ağlaya ağlaya...
El ayak çekilip şeb-i uzlete varınca vakit
Boşalır sokaklar,kesilir sesler, cihan olur rakîd
Şahlanır rüzgar,hırçınlanır, yalnızlığın hükümdarı gibi münekkîd
Haykırır, ey insanoğlu kapılma cihan-i deryaya olursun abide-i felaket.
Dalınca hâb-ı ebed-i dergahına, kalırsın akl-i vicdan ve de ilm ile başbaşa
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!