Serap Şiiri - Hadi Kuranlıoğlu

Hadi Kuranlıoğlu
102

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Serap

Cihanlara sığmayanı sığdırmışım kalbime, ayıklamışım harfleri, kutsal olanları dolamışım dilime..
Elçi değilim hiçbir şeye, ne kaleme, ne mektuba, ne kedere, ne kadere..
Nesimi düşmemişken henüz ana rahmine, kim olduğum yazılmış Hallac’ın yüzülen derisine..

Tarihten kopup gelen seslerin, tanımların ve tariflerin, acıması olmayan kanunların, ölüme çağıran yasaların, Jan Dark’ı diri diri yakan cellatların, 17’sinde ellerimle taçlarını giydirdiğim korkak kralların, Antakyalı Margaret’in başını kopardığı yılanların, virane şehirlerin, kayıp kalelerin, hakikatsiz mecazların, kurak çöllerin gölgesi dahi düşmedi, düşemedi üstüme, emin oldu Pirron bile şeksiz şüphesiz kimliğime..

Bilirim kim olduğumu…
“O muyum, değil miyim” diye sormam kat’a kimseye; hele sana, hele sana, hele sana..
Lenore’nın yasını tutarken aklıma kazımışım ahdimi “bir daha asla, bir daha asla, bir daha asla..”
Bırakmışım kimliğimi deliliğin ve umutsuzluğun eşiğinde tanımsız bırakılmış zamana..
“Morbid düşüncelerim” kanat olmuş Edgar Allan Poe’nun “Kuzgun”una..

Savaşırken ruhum, kurtarmak için halkımı, ışıldarken kılıcım Jan Dark’ın imanı gibi, 500 yıl sonraki azizliğin zırhını neden kuşanayım?
“Sığmam” diyorum, “ne maziye, ne atiye”duruyorum hakikatin orta yerinde, varlığımı inkar edip nasıl hayalinden ibaret olayım..

Vahalar varsa, açılmıyorsa çaresiz sanılan aşkların kapısı aldatıcı seraplara, kum tanesine dönüşür en şiddetli kum fırtınası..
Müsterih ol ne çöl iklimindesin, ne kimsenin bir şey esirgediği var; ölü yok, ölüm yok, yok ki yas olsun tesellisi..

Kapalı kapıların ardına zincirlemişsin bedenini, kıramasın nadanlar bir daha seni..
Sanrıların çepeçevre sarmış benliğini, kimse yaralamasın diye yaralıyorsun herkesten önce kendini..

Geçmişin zebanileri var ya?
Hani, şu eli kanlı hatıralar, onları yandığın cehenneme dolduruyorsun..
Çekiyorsun içine miski amber zannederek kan kokusunu, almış eline kalemi, ateşten duvarlarına güzelleme yazıyorsun..

Kunduzların dilinden anlarım, devirleri dolaşırlar bir gecede..
Uykusuzluk aleminden haber taşırlar pençelerinde..
Othello’nun pişmanlığı yankılanıyor pencerende..
Gözünü dikmiş bakarken beni görüyorsun Desdemona’nın gözlerinde..
Sanrılarının parçalamak istediği başıma, taç giydiriyorsun hayalinde..

“Sevgilim” dediğin ben değilim, müsterihim..
Hiçbir korkum yok, cesaretim Sylvia Plath’in “intihar şiirini” süsler sırça fanusta, asrın kadınları durmadan onu düşler hala genç, hala otuzunda..
Dil kesmek, saç kesmek kalakaldı yabanilerin töresinde..
Dilin de saçın da sana kalsın, kaldır “itham makasını” ben yabani değilim..

Serapların kimsesizliğinde yankılanır sesim, vahaları yol yordam bilmezlere terk ettim..
Mürsel olmak ne haddime, mazhar olmanın şerefini gönlüme zerk ettim.
Hallac’ın derisine yazıldım “Enel Hak” diye, o sustu ben ağladım, dağlanmışım doğmadan, bilmem kaç asır sonra fark ettim..

Mesih “başlangıçta söz vardı” dedi taşlanırken Golgota’da..
Cebrail’in “oku” mesajı yankılandı öksüz bir mağarada..
Örtüsüne bürünenler kaldırdılar başlarını, göğe diktiler bakışlarını, çağırdılar cihanın ötesinden kayıp hazinelerin muhafızlarını..
Ne seni, ne beni bir daha gören olmadı..
Haber verdiler Nesimi’ye gelmesine gerek kalmadı..

Hadi Kuranlıoğlu
Kayıt Tarihi : 28.10.2024 15:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!