Leylim...
Seni görmek,
o büyük tufanın sularında
Nuh’un gemisinden
gökyüzünü izlemek gibi
bir göz aydınlığı,
sular çekilirken
yeniden bir yaşam için verilmiş
yeni bir ömür muştusuydu...
"Umut" denilen kavram,
bir zeytin dalıyla değil,
doğrudan senin suretinde
anlam bulan bir kesişmeydi artık.
Ben seni görmekle öğrendim,
Firavun’un tahtını bırakmak neymiş Musa’ya...
ve davası uğruna çarmıha gerilmek neymiş İsa'ya..
Seni görmek,
Aşil’in ölümsüzlüğü reddedişi gibi
şanlı bir yok oluşa razı olmak,
sadece bir bakış için,
Troyalı Helen’den daha güzel
olan yüzünü düşlemekti.
O düsten asla uyanmak istememekti..
Ruhumun,
her gece bedenimi terk edişinde,
seninle karşılaşıp;
sonra bedene,
ısdırap içinde geri dönmesiydi...
Seni görmek,
Cennete açılan bir kapıyı aralamak,,
Mutlulukla gözyaşının
göğsünü geriyorken bile titremesi,
sadece bir bakışın,
sayı doğrusu üzerindeki
sıfır değerinin anlam bulması
İnfiniti gizeminin çözülmesi demekti.
Pozitif bilimler,
senin bir tek bakışına muhtaçtı Leylim.
Zamanın sarkacında
Asur’dan Roma’ya,
sarayların gölgesinde ölen
nice krala rağmen
ben bir seyyah gibi
seni izledim adım adım,
İskender’in çözemediği sırlar
seni görseydi çözülecekti bir bir...
Leyl'im...
Ey gözleriyle zamanı durduran,
seninle bir kez göz göze gelmek,
Hira’da, susan taşların arasında
duyulan sonsuzluk.
ikra sesinde titremek gibi bir şeydi...
Ve ben,
gözlerinde ilk ayeti arayan bir mü’min gibi
bir kadere inanmaya başlıyorum.
senin varlığın;
İbrahimin göklerde gördüğü
delillerden belkide sadece biriydi...
Seni görmek,
dil ile anlatılacak bir şey değil
bu yüzden hep susuyorum gözlerinin önünde.
Seni görmek,
bir kâhinin son görüşünde
sol göğsünün yandığı andır.
Sen bana bakınca,
gayyanın ateşi titriyor içimde;
bir bilgelik değil bu,
yakıcı bir hakikatin tenime kazınmasıdır.
Sen yürürken,
arz’ın ekseni azıcık kayar.
Her adımında
bir Galileo sürgün edilir,
çünkü seni tarif etmek
bilim adamlarının işi değildir.
Oysa aşkın fiziği olmaz,
sen ancak metafizik aleminin,
fizik bulmuş halisin...
Ey gölgelerin içine doğmuş ışık,
Ey Sokrates’in ölmeden önceki son bakışı
Seni görmek,
bir filozofun "saçma" dediği hayatın
tek anlamlı yanılgısı oldu benim için.
Çünkü senin gülüşünle,
intihar fikri bile
yaşamı güzelleştiren bir şiire dönüşüyor.
Kafka'nın kalemiyle çizilmiş
bir dünyanın içindeyim,
ve sen
hiç okunmayacak bir mektupsun,
ama ben yine de her gece
o mektubu yazıyorum Allaha,
çünkü seni görmek
belki de hiç ulaşamayacağımı bile bile
yürümek demek...
Ey yüreğimin vaveylası,
seni dilemek;
bir bilinmeze,
bir anlam kırığına,
iki alemin kesiştiği yar'a
yani gözlerinin kıyısına kadar
yürümek demek...
Sen bir dogma değilsin,
sen bir ispatsın...
Sen Freud'un
rüyalarında çözemediği o nazlı gülüştesin,
ölüme an kala,
son arzunun kendini unuttuğu yersin...
Ben seni gördüm,
ve o günden beri
her aynada seni arıyorum
çünkü yüzüm
sana benzemeden tamamlanmıyor.
ben her aynada senin yüzünü görüyorum...
Seni görmek,
Mezar taşıma oyulacak kadar kalıcı bir eylem.
"Burada yatan kişi, bir kez Leyl'ini gördü"
desinler istiyorum.
Seni görmek,
ölümsüzlük değildir;
ama unutulmazlıktır.
Her kim bir gün beni hatırlayacaksa,
o hatırada sen de ol!
Çünkü ben artık kendim değilim,
seni gören bir göze
seni anan bir söze
dönüşoyorum.
Ve belki bir gün,
dünya susar,
sözler susar,
hayat susar
ama yıldızların ışığında
senin gözlerin yeniden doğar.
İşte o an,
seni görmek
yazılamamış en büyük şiir olur...
ama
hecesiz
harfsiz
ve de kifayetsiz...
Leyl'im!
Leyl'im...
Kayıt Tarihi : 16.6.2025 00:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!