Sen bu kentin kötü huylu insanı...
Sen bu kentin kendini beğenmiş insanı...
Anlayacaksın bir gün, gerçek sevginin ne olduğunu.
Terk edildiğinde, terk etmenin acısını öğreneceksin.
Yalnızlığın, sana geride bıraktığın yalnızları hatırlatacak.
Gözyaşların ile ifrazat (sümük) birbirine karışacak,
Ve el açıp yalvaracaksın Rabbine:
“Dinsin bu gözyaşlarım!
Al içimdeki sevgiyi!” diyeceksin,
Bir başına kaldığın zaman...
Sen bu kentin kendini beğenmiş insanı...
Daha çok ağlayacaksın, öfke ile ağlattıkların gibi.
Gençlik baharında yağdırdığın saçlara,
Karlar misali aklar düşecek tel tel.
Sonbahar rüzgârında savrulan yaprak gibi düşeceksin,
Bir köşeye savurup attıkların gibi...
Belki bir ilkbahar sabahı, sevgiden yoksun uyandığında
Çırpınacaksın yatakta, yalnız bir başına,
Yalnız bıraktıkların gibi...
Seni teselli edecek kimse olmayacak yanında...
Beni teselli eden olmadığı gibi...
İşte o zaman,
Beni terk ettiğin o sabahı daima hatırla.
Sen bu kentin kendini beğenmiş insanı...
“Kolay değilmiş!” diyeceksin,
Öyle bir başını alıp gitmek.
“Ne zormuş!” diyeceksin,
Meğer severken terk edilmek!
Acı bir gerçek öğreneceksin,
Manşet haberi misali:
Terk edilmek,
Alıp başını gitmekten daha zormuş, diyeceksin...
Sen bu kentin kendini beğenmiş insanı...
Umutların, umutları bitirdiğin gibi bitecek bir gün.
Bu da gerçek olacak...
Ellerin ulaşamayacak bir başka ele.
“Kadermiş bu...” diyeceksin.
Yalnız bıraktığın eller gibi,
Sen de... sen de...
Yaptıklarını kaderinle çekeceksin.
Özlem dolu mısralar oku!..
Ettiğini çek...
Benliğin çünkü seni kaderine terk edecek.
Yastıklara sarılacaksın boş umutlarla,
Benim sarıldığım gibi...
İşte o an,
Gözlerin kaybolsun,
Seni boşluklarda arayanlarınki gibi...
Sen bu kentin kendini beğenmiş insanı...
Hasret rüzgârları esip,
Yüreğinde küllenmiş aşklarına bir ateş düşürsün!
Adı da “Ayrılık Ateşi” olsun.
Alev alev yansın ciğerlerin,
Benim yüreğimdeki sönmeyen yangınlar gibi...
Ağzın, dilin kurusun
Giderken bir tek kelime etmediğin o an gibi...
Konuşacak kimseler kalmasın yanında,
Sen de benim gibi,
Bir başına,
Suskun gecelerde,
Sessiz feryatlarda boğulursun...
İnşallah bir gün,
Sen de benim gibi terk edildikten sonra,
Aşkının baharında
Her sabah yalnızlığa sarılıp
Gözlerini telefondan ayıramazsın...
Her kapı çaldığında
Yüreğin yerinden oynasın...
Bir aşk hikâyesi yaşayanları gördüğünde
Çırpınan kalbine derman bulamayasın...
Tıpkı benim de derman bulamadığım gibi...
Gözyaşların ağlamaktan kurusun.
Ve o an,
Pencereyi açıp
Avazın çıktığı kadar bağırmak isteyesin!
Ama sesin soluğun çıkmasın...
Boğazın düğüm düğüm olsun,
Dudaklarında kopan hıçkırıkların arasında
Boğulup kaybolasın...
Ve seni terk ettiklerin gibi
Kimseler duymasın sesini!
Sen,
Sen bu kentin kendini beğenmiş insanı...
Belki bir ilkbahar
Sevgiden yoksun uyandığında
Çırpınacaksın yatakta
Yalnız bir başına,
Yalnız bıraktıkların gibi...
Seni teselli edecek kimseler olmayacak yanında,
Beni teselli eden olmadığı gibi...
Sen...
Sen bu kentin kötü huylu insanı...
Senin de aklın alınsın,
Aklını aldıkların gibi!..
Senin de aklın alınsın,
Aklını aldıkların gibi!..
Bunu sakın unutma!
Unutma...
Unutma...
Kayıt Tarihi : 20.1.2025 04:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!