Delilleri karartılmış, aşk yağmalanmış,
kaçak dili tutuk olmuş gecene,
bir durak ötede öfkem asılmış,
salınmışım darağacı bunamış.
Gök sağır,
Sıcak iklimlerin yüzü güleçtir,
kara taylar vuruyordu dağlara,
ılık bir esinti soluk yerine,
gürgenler gölgesinde
ve nefessiz sırtüstü düşenleri
yalıyordu.
Denizi avlıyorum,ellerimin suskunluğuna inat,
gün altında eskimiş toprağın sinmiş öfkesi,
duldada yetim düşler devşirdiğim sabahım,
gece ağır; yalnızlık sarmalamışsa bir toy bedeni...
Zahir.ömre takatti gülüşlerde giz,
Çatlladı toprağım,
en derin yerinden;
ikincil susmalara gebe...
Ey yüce öfke,
doğrul devrildiğin güne
ölüm ellerimde ak bir güvercin,
sırça saraylara teğet uçuşur,
sanrısı yüceltilmiş çapraşık gecede;
uçuk renkli bir kafile,
sürer yokuşumu düzlük boğulur.
Toprak ağır soluyor nefesini,
hasreti ağır dalların.
Yaşamaksa yalansız;
zoru tanımak en baştan,
kırmak korkunun kanatlarını.
Töre ağır buyurur;
suyun silkinişi gibi deryadan,
koptukça köpürür totemin ruhu,
gök bir edilgidir; boğuntusu mavi.
Ergin asmaların elinde esin,
Annem,
ninnilerle harmala beni,
ardıma ağıtlar takma,
ayağıma dolanmasın ölüm...
Gece sarkıyor pervazlardan;
Gözünde gökkuşağı devşirdiğim akşamlar,
sağanak dinmiş,
kirpiklerinde akşam yer değişirken,
süzülmüş saçak avuçlarına...
Ve adalar var gözlerinde
yalnız benim olan,
ıssızlığına çığlığımı gömdüğüm,
tepelerinde çarmıha gerildiğim,
adalar var gözlerinde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!