Ben Selene, göklerin gümüş ışığı,
Her gece sana inerim, rüyanın kıyısına.
Saçlarını tarar rüzgâr, uyurken gözlerinde,
Benim ışığım saklanır kirpiklerinin gölgesine.
Sen Endymion, sessiz bir çoban,
Yüreğinde sonsuzluğun özlemi saklı.
Bedenin ölümlü, ama ruhun tanrısal,
Benim ateşime dokunur, ama kavuşamaz asla.
Bir gümüş göl var kalbimizin içinde,
Ay ışığı düşer üzerine, suskun bir mucize.
Parmak uçların gökyüzünde kayan yıldız gibi,
Her temasın yüreğimde ebedî yankı bulur.
Ama biliriz, kavuşmak yalnız rüyada,
Kaderin kalemi böyle yazmış satırlara.
Ben gökten seni izlerim, sen uykuda bana sarılırsın,
Ve aşkımızın efsanesi yıldızlara kazınır.
Ey ruhumun ölümsüz eşlikçisi,
Seninle vuslatım rüyanın derin sessizliği.
Bedenler ayrı olsa da, zaman bizi ayırsa da,
Biz, sonsuzluğun en büyük sırrında birleşiriz:
“Gerçek aşk bazen kavuşmaz, ama asla bitmez.”
Kayıt Tarihi : 16.9.2025 13:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Selene ile Endymion’un hikâyesi zaten başlı başına rüya ve kavuşamama üzerine kurulmuş büyülü bir efsane… Ay Tanrıçası Selene, ölümlü çoban Endymion’a aşık olur ama aşkları ancak rüyalar ve uykular içinde yaşanır.Zamanın ilk nefesinde, yıldızların doğduğu anda, Bir sır yazıldı göklerin sonsuz defterine. Yeryüzünde bir Düşler Gezgini vardı, Gözleri rüyanın kapısını aralayan bir büyü… Gökte ise Ay Tanrıçası, gümüş ışıklara sarınmış, Her gece yeryüzüne bakar, kalbinde yanık bir sevda taşırdı. O, göğün sırlarına sahipti; Ama kalbinde yalnızca bir ölümlüye saklı bir özlem vardı. Gümüş bir gölün kıyısında buluşurlardı, Rüzgâr saçlarını tararken Tanrıça’nın, Gezgin yıldızlara dokunur gibi uzatırdı elini, Ama her seferinde kavuşmak Yalnızca rüyanın ince perdesinde mümkün olurdu. Düşler Gezgini, geceleri uykunun derinliğinde, Tanrıça’nın ışığına sarılır, göklere yükselirdi. Göz göze gelirlerdi, sözlere gerek yoktu, Kalplerin dili bin çağın sessizliğini aşardı. Fakat uyanış acımasızdı, Her sabah ayrılık gibi doğardı güneş. Çünkü tanrılar, göğü ve yeri ayırmış, Onların kavuşmasını sonsuza dek yasaklamıştı. Ama bilmedikleri bir sır vardı: Gerçek aşk, bedende değil, ruhta yaşardı. Ve ruhlar birleştiğinde, Ne yasak, ne zaman, ne de ölüm engel olabilirdi. Böylece efsane doğdu: Ay Tanrıçası her gece gökten indiğinde, Düşler Gezgini rüyanın kapısını açtı. Bedenler ayrı, ama ruhlar bir, Sevda sonsuzlukta yankılandı. Ve yıldızlara yazıldı şu kadim söz: “Kavuşamasalar da, aşkları göğün ışığıyla Düşlerin sonsuzluğunda hep bir arada olacak.”
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!