O, Karadeniz’in hırçın dağlarından gelmişti. Rüzgârın sert estiği sisin dağları sardığı o yalnız tepelerden…
Orada deniz yoktu sadece uçurumların kıyısında dinmeyen rüzgâr vardı.
Ama şimdi
kadının şehrinde karşısında uçsuz bucaksız bir deniz uzanıyordu...
İlk kez böylesine büyük böylesine öfkeli dalgalar gördü.
Bir bavul taşır gibi değil
bir boşluk taşır gibi gidiyorum.
Bu raylar artık sadece uzun bir soru işareti.
Gideceğim yerler cevapsız kalmış mektupların tozlu çekmecelerine benziyor.
Gitme deseydin belki kalırdım. Ama bilirsin bazı insanlar
“ kal ”
Ayrılık dediğin, bir saatin içine sıkışmış kum taneleri gibi.
Kahrolsun bu saat, kahrolsun bu suskunluk!
Sen sisli peronlarda kaybolmuş bir tren…
Sesi uzaklarda eriyen izi raylarda donan.
Kaç yaşındayım şimdi bilmiyorum.
Zaman sessiz bir hırsız gibi ceplerimi boşaltıyor
çocukluk hayallerimden arta kalan kırıntıları bile bulamıyorum.
Ne çok şeyden vazgeçmişim
farkına bile varmadan.
Sabahı bir jiletle kestim
Kanayan vakitler düştü avuçlarıma.
Sen
Yitik bir telgrafın üzerine düşmüş virgül
Suskunluğun göbeğinde çürüyorsun.
Gece lambamın ampulü patladı dün,
Işıksız kaldı odam.
Karanlığı ellerimle yokladım,
Sanki bir şey arıyormuş gibi,
Ama ne aradığımı bilmiyordum.
Bir yangın merdiveninde donmuş kahve lekeleri kadar sevdim seni.
Ümit Yaşar’ın sahibini arayan mektuplarındaki mürekkep gibi..
soluk bir sokak lambasına yaslanıp ağladım.
Belki de sen, o mektupların hiç yazılmamış son cümlesiydin.
Biliyor musun,
Senden sonra geceye sakal bıraktım,
Zamanın kıyısında bir göçmen kuş oldum;
Üşüyen yapraklar gibi titreyen kelimelerle
Yazdım adını rüzgâra, denizin hışırtısına karıştım.
Biliyor musun
Artık geceleri yıldızları sayıyorum avuçlarımda.
Her biri senin adını taşıyan birer kayıp harf.
Bazen bulutlar üstüne şiirler yazıyor rüzgâr.
Ben ise kum saatindeki sessizliği dinliyorum zaman kırık bir şarkının nakaratına dönüştü.
Artık kapıyı çalmadan önce üç değil, on üç nefes sayıyorum.
Belki içerde sesim kırılır diye kelimeleri avucumda ısıtıyorum.
Gözlerin o mektupları okuduysa eğer !
Ben şimdi bir cam fanusun içindeki ateş böceğiyim
Işığım sönmesin diye nefesimi tutuyorum…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!