Ey Mekke!
Mazin insanlık tarihi kadar eski olsa da; kuş konmaz, kervan geçmez bir vaha idin. Tıpkı âdemoğlu gibi; kupkuru bir balçık.
Hani melekler: Ey Rabbimiz: “Biz Sen’i hamd ile tesbih ederken, yeryüzünde kan dökecek, can yakacak bir varlık mı yaratacaksın? Sualine:
Yüce Rabbimiz “Evet, sizin bilmediklerinizi Ben bilirim” demişti. Ve insanoğlu kendisine ihsan edilen ilim ile melekleri geçip, secdeye layık edilmişti.
İşte ey Mekke!
Sen susuz, kupkuru bir çöl iken; yüce Rabbimizin lütfu ile önce ilk insan ve ilk peygamber Âdem aleyhi selam ile müjdelendin ve Havva annemiz ile şenlendin.
Yine ey Mekke!
Sen kuş uçmaz, kervan geçmez kupkuru bir vaha iken; insanlığın atası İbrahim peygamber, eşi Hacer annemiz ve oğlu İsmail ile şenlendin ve kutsal zemzem ile müjdelendin.
Ey Mekke!
Sen, böyle kıymetsiz bir yer iken; yüce Rabbimizin lütfuyla nasıl en kıymetli ve emin bir belde olduysan, kıymetsiz kupkuru bir balçıktan yaratılan Âdemoğlu da, yüce Rabbimizin lütfu ve idaresiyle kâinatın en şerefli mahlûkatı olmuştur.
Ancak bu şeref; kulluk rütbesi ile alınabilir. Eğer kulluk vazifesi unutulup, eneye dönüşür ise; işte o zaman “esfele-i safilin” yani aşağıların en aşağısına düşer insanoğlu.
Ey Mekke!
Zamanla tebaan bu vazifeyi unutup, “esfele-i safilin” çukurunda debelenirken, yüce Rabbimizin lütfuyla kainatın en seçkini, severi enbiya olan Muhammed aleyhi selam ile müjdelendin.
Âlemlere rahmet Hz. Muhammed aleyhi selam, bu cahiliye toplumunu terakki edecek olan, yüce Rahmanın şu fermanı ile seslendi Nur dağından:
Oku, seni yaradan Rabbinin adıyla…
Ey Mekke!
Senin coğrafyan nasıl çetin ise; insanoğlunun imtihanı da öyle zordur. Senin tebaan bu ilahi mesajlara kulak tıkayıp; taştan, tahtadan ve helvadan yaptıkları putlarına taptılar! Oysa o putların onları duyacak ne kulakları ne de iradeleri vardı. Ama cahiliye toplumu, onlara amade birer asker olsa da, acıktıklarında helvadan putlarını da yerlerdi!
Ey Mekke!
Senin bu cahil ve zorba halkın “âlemlere rahmet” olan efendimize bin bir eziyet ve işkence yaptılar. Nimetin değerini bilmeyenden; o nimet alınmaz mı? Evet alındı ve Sen yetim kaldın. Tıpkı yetimlerin en yetimi gibi! O yetimi Medine kucakladı ve kazandı. Ama O yetim, seni hiç unutmadı ve şöyle iç geçirmişti: Vallahi ey Mekke, Rabbim biliyor ki; “Ben seni çok seviyorum” demişti ve senden vazgeçmemişti.
Ey Mekke!
Senin cahil ve zorba olan halkına, Rahmet peygamberi beddua etmemişti. Ensar ve muhacirin örnek kardeşliği fethi hak etmişti. Senin yetimliğin; fetih ile nihayete ermişti. Bu fetih muştusu Bağdat, Şam, Amed ve tüm cihanı sarmıştı.
Ey Mekke!
Şimdi Sen yine yetim ve ümmet yetim kaldı. Bağdat, Şam, Amed ve cihanı matem sardı. Devir okumuş cahil ve zorbalara kaldı. Dünya atmosferini zulüm kapladı. Masum çocuklar ve yetimler sevgisiz ve çaresiz kaldı. İmdat, imdat, imdat…
Ey Rabbimiz!
Bizde o yetim çocuklar gibi, nasuh bir tövbe ile yalvarıyoruz. Bize yeniden fetih muştuları nasip eyle. Bizi nice gönüllerin fethi ile müjdele Bizi bu çöllerde susuz, çaresiz ve dahi imansız bırakma. Efendimiz hatırına bizi; zatına kul ve peygamberi zişanına layık ümmet kabul eyle. Amin. Amin. Amin.
30.12.2022 Yasin YILDIZ
Serok Yasin Yıldız
Kayıt Tarihi : 30.12.2022 16:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!