Şehir uykuda
Şehir yorgun
Şehir kirlenmiş
Şehir almış başını gitmiş
Yalanların çorak kuyusuna
O senin şehrin
O benim şehrim
Şimdi çaresiz
Öksüz mü desem acaba
Yoksa
..
Ekleniverdi
Gülüşlerinden hüzün
Düşlerimin ölüşlerine
Sakın ağlama
Bitecek
Çıktığında gerçek
Acıların dinginliğine
Biteviye uzayacak
Sessiz gelecek
..
Silme sürgündü şehir
Anadolu sürgünü
Toprak sürgünü
Ekin sürgünü
Çift çubuk ve saban sürgünü
Silme altındı şehir
Umut altını
Hayal altını
Taş ve toprak altını
..
yüreğin yanlız şimdi
yüreğim ıssız
gözyaşlarımı
konuk eder her gece
bu şehir
dar gelir artık
ikimize
sensizliği
yüreğimde
büyüttüm
..
Ne kokun değişmiş ne sokakların
Ne şeklin değişmiş ne durakların
İsmini anarken şen dudaklarım
Doğduğum şehir yine merhaba
Kavuştuk işte sana merhaba
Maziyi aradım eski çarşında
Anılar dizildi birbir karşımda
Bir tatlı sarhoşluk esti başımda
..
Buldum tavan arasında solmuş bir zarfı
Okurken ağladım daha ilk harfi
Cevap verdin o an hani çok menfi
Bir şair bir şehir bir de sel vardı
Sonra geçmişti elime eski bir kitap
Sahaflarda uğruna düşmüştüm bitap
Koydum arasına senin için ettimi hitap
Bir şair bir şehir bir de gül vardı
..
Eğer bu şehir yaşıyorsa
Martıların özgür çığlıklarında
Ve şehir hatları vapurlarının
Nihavent şarkılarında
Ve Anadolu'dan gelen çaresiz gölgelerin
Ayak seslerinde
Bir kırmızı karanfil vermek içindir
Geçmişten geleceğe
Eğer ışıklar yakıyorsa bu şehir
..
Eğer
Deli Deli
Coşkularını
Yaşıyorsa bu şehir
Martıların
Özgür çığlıklarında
Ve şehir hatları vapurlarının
Nihavent şarkılarında
Ve Anadolu’dan gelen
Çaresizlerin
..
Ekleniverdi
Gülüşlerinden hüzün
Düşlerimin
Ölüşlerine
Yook
Sakın ağlama
Bitecek
Çıktığında gerçek
Acıların dinginliğinde
Biteviye uzayacak
..