Ben susarken,
şehir fısıldıyordu seni.
Yalnızlığın teninde titreyen her ışık,
bir mendil gibi rüzgârda savruluyordu adını,
dudağımda sakladığım o kelimenin yerine.
Kalbim,
dilsiz bir şairin en derin mısrasına dönmüştü.
Gözlerim, suskunluğun en uzun gecesinde,
gözlerinle yarışır gibi parlıyordu,
ama sen hiç bilmiyordun.
Sustum.
Çünkü kimi duyguların
anlatılmasına gerek yoktur.
Bir sözcüğü söyleyememek,
dilin ucundaki suskunlukta boğulmaktır.
Ve şehir,
bilmediğin yüzlerce adımla doluydu;
her biri bir hatıranın sessizce uğradığı bir kapıydı.
Rüzgâr,
sessizliğimin en ince ipini tutup sana fısıldıyordu,
hiç duymadığın o ismi.
Her köşe başı,
bir başka düşüş,
her kaldırım taşı,
bir başka bekleyişin şahidiydi.
Sustum,
ama gönlümde kopan fırtına,
sessizliğiyle seni çağırıyordu.
Çünkü sevda,
sessizlikte yankılanan en büyük çığlıktır.
Şehir fısıldadı seni,
ben duydukça sustum.
Seni anlatmak için sözcüklere ihtiyaç yoktu,
yeter ki kalp dinlesin,
ve aşka susmayı bilsin.
Ben susarken,
şehir fısıldıyordu seni.
Ve o fısıltılarla büyüdü içimde,
sana duyduğum o tarifsiz,
bitmeyen aşk.
Kayıt Tarihi : 27.7.2025 20:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!