Vakit sızıyor pencerelerden, bir leke gibi yayılıyor sokaklara;
Saatler; kurumuş bir nehir yatağı, akmıyor, yalnızca bekliyor.
Bu gece yirmi bir aralık; karanlığın kendi zirvesine kurduğu o devasa taht...
Cebimde yumruk yaptığım ellerim, aklımda o zehirli dolunay sessizliği.
Yol boyu dilsiz binalar, sağır raylar ve içimde bitmeyen o isli rayiha...
Ben bu uzun geceyi hangi mısranın boynuna assam, mısra utancından kopar.
Bir yağmurun içinden değil, bir yangın provasından geçiyorum kendimden;
Ruhunda ikamet eden o siyah gül; artık bir koku değil, bir mahkûmiyet nişanı.
Hani o dokunsan kırılacak, bakmasan ölecek olan o bıçak sırtı incelik...
Parmak uçların hem kışın ayazı, hem de o en sığınılacak bahar durağı;
Dokunduğun yer bir mühür, çektiğin el bir uçurum gibi öylece kalıyor...
Işığın yenildiği masallara karnım tok, senin varlığın bu kuyudaki tek nurdur.
Seni sevmek; bir bozkır sahipsizliğinde rüzgârı beklemek kadar saf ve mutlak;
Sesin; bağlamamın tellerinde yarım kalmış, kanayan bir sevda bozlağı...
Ey benim göğüs kafesimde çırpınan o mağrur ve yaralı çalıkuşu,
Daha kaç kışı kurban edeceğiz senin o kibirli ve sağır sükûtuna?
Yollar karla örtülüyse kalsın, adın içimde bir kor gibi diri kaldıkça;
Bu sitemi hangi şafak temizler, hangi rüzgâr bu ağır enkazı kaldırır?
Geceler, kendi sessizliğine gömülen birer devrik cümle gibi ağır Leyla...
Vakit; göğüs kafesimde biriken o isimsiz mülkiyetin dilsiz diğer adı.
Bakışların; kınından yeni çıkmış bir çelik kadar soğuk, berrak ve merhametli...
Ellerin hem darağacı bana, hem de sığındığım o tek mukaddes sığınak.
Zaman ilerlemiyor; aynı ağrının etrafında, aynı uçurumda dönüp duruyoruz.
Gece çok zor... Ve ben bu boşlukta, yalnızca senin fırtınanda savrulmaya razıyım.
Vakit doldu; karanlık en yüksek kürsüsünden fermanını okudu dünyaya;
Bu gece Şeb-i Yelda, bu gece vuslatın değil, mutlak hesaplaşmanın imtihanı.
Gece bitmez biliyorum, saatler dursa da bitmez bu kadim ve isyankâr sancı...
Lakin duy beni Leyla;
Güneşin doğmasına gerek yok, şafak sökse de artık hükmü yoktur.
Karanlık ne kadar koyu olursa olsun, benim tek gerçeğim şudur:
Ben seni;
Bir mısranın şahdamarında ihtilal yapar gibi,
Ve bu zifiri siyahın tam kalbinde, her şeye rağmen;
Ölür gibi değil, yeniden doğar gibi seviyorum
Kayıt Tarihi : 20.12.2025 23:06:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!