ADNAN DENİZ SAYGI ŞİİRLERİ

ADNAN DENİZ SAYGI ŞİİRLERİ

Adnan Deniz

Kimi çok seviyorsunuz ve neden? Hiç düşündünüz mü? Aklımızdan kimler geçer kimler ama nedenine bir anlam vermek o kadar zorki! Gençleri görürsüz sanatçı konserlerinde adeta kendilerinden geçmiş gibi bağrışırlar. Neden? Sanatçıya bu kadar düşkünlük ve bir sevgi gösterişimidir yoksa onun üzerinden kendisine sosyal prestijlerini mi yüklemek istemektedirler. Eğer bu büyük bir sevgiyse neden konser sonrası anıların içinden dahi çıkamayacak derece kaybolur gider.
Sevgi diyince hemen dünyevi sevgiler gelir akıla. Birini sevmek, âşık olmak onunla devamlı beraber olmak. Neden ve nereye kadar. Amaçlanan dünyevi arzu nedir? Bakarsınız çok sevdiğiniz, aşkınız kötürüm oldu. Bu sevgi devam edebilecek midir? Yoksa yerini acımaya mı bırakacaktır. Yâda hızla çok sevdiğiniz kişiden kaçılacak mıdır?
Sevgi paylaşmak mıdır? Fedakârlık mıdır? Anne ve Babamıza duyduğumuz sevgi, onların bize karşı gösterdikleri fedakârlıklardan mı kaynaklanmaktadır. Korunmaya ihtiyacımız olduğu zamanlarda hep yanı başımızda olan Anne ve babalarımızı çok sevdiğimizi söyleriz.
Ancak onların yaşlılıklarında ve zor durumlarında onlara ne kadar sevgi ve fedakârlığımızı
Gösterebiliyoruz. Ancak o zaman bizde var olan sevginin ölçüsünü değerlendirebiliriz. Sevdiğimizin bütün zorluklarında, bütün kötü durumlarında onların yanındaysak sevgimizin tezahürünü gösterebiliyoruz demektir. Ayrıca insanların mutlu olmaları içinde mutlaka sevgiye ihtiyacı vardır. Sevilen insan hayata daha pozitif bakar ve hayattan zevk alır. Ama sevgisiz insanlarda görülen yaşamdan bıkkınlık, hayata küskünlük ve hayatta başarısızlık durumlarına sıkça rastlayabiliriz. İnsanoğlu çocukluğunda eğer sevgiyle büyümüşse sevmeyi, şiddet içinde büyümüşse şiddeti öğrenir.
İnsanlar neleri niçin sever? Önce sevginin temelinde duygusal yakınlık, akrabalık bağları, ilahi duygular, insanların birbirine karşı yakınlık duyması ve birbirine yaptıkları koruyucu duyguları, birbirlerine karşı yaptıkları iyilikler sevginin ortaya çıkmasında etkili olan unsurlardır. Mutlaka her insanda sevgin tezahürleri vardır. Ama birin sevdiği kişi, diğeri tarafından sevilmez. Bu da insanların birbirlerine bakış açısında gizlidir. Birine karşı iyi olan diğerine karşı iyi olamaz. Yaratandan ötürür yaratılanı sevmek, yaratanın yarattığı bütün mahlûkatı sevmek, aslında yaratanı sevmekte son bulur. Yaratanı seven insandan kötülük bekleyemeyiz, çünkü o yaratanının emirlerini yerine getireceği için kötü hal ve davranışlardan sakınır. Genelde sevgi yüklü insanlar pozitif enerjiye sahiptirler. Hayatı sevgi bahçesi yapmak onlar için önemli bir amaçtır. Ama bahçelerde dikenler her zaman var olacağı için, sevgi her zaman kazanamayabilir. Ama mutlu yaşayabilmek için ve çevremizdekilerle mutluluğu paylaşabilmek için sevgimizi yansıtmalı ve paylaşmalıyız.
Saygı duymak aslında bir zaman sonra sevgileri filizlendirir. İnsan karşısındakilere saygı ile yaklaşıyor ve onun hak ve hukukunu gözetiyorsa, belli bir süre sonra bu saygı yerini sevgiye bırakır. Onun için bazı insanları birileri severken diğerleri onu sevmeyebilir. Bu da ancak kişilerin birbirine gösterdikleri saygı ve sevginin tezahürü karşılığıdır.
Sevgi bir tebessümle başlar, bir el sıkışla devam eder. Bir zaman bir yerlerde düşen bir çocuğu yerden kaldırırken, birisinin gözyaşlarını silerken, bir kediyi okşarken bir yerlerde kendini gösterir.
Sevgi paylaşmaktır. Sevgi gözlerle anlaşmak, yüreklere baharın gelmesidir. Hayatın ve yaşamanın ana kaynağı sevgidir. Yüreğinizden sevgiyi gönlünüzden muhabbeti eksik etmeyin. Allah kimseyi sevgisiz bırakmasın.
..

Devamını Oku
Adnan Deniz

Ramazan ayının ulvi havası şehrimizin üzerine çöker, adeta bu havayı teneffüs eder, içimize çekerdik. Komşular arası yardımlaşmanın ve dolayısıyla yakınlaşmanın o büyük hazzını şah damarımızda hissederdik. Bayram Çocukları gibi, bayramın gelmesini, el öpmeyi, şeker toplamayı bayram gelmeden hayal eder, bayram günlerini coşkuyla eda ederdik.
Arife günü yapılan bayram hazırlıkları bizim için ayrı bir heyecandı. Özellikle lokma tatlısına çok sever, son orucumu bir an önce açarak lokma tatlısını afiyetle yemeği beklemeye bayılırdım. Komşuların ellerinde yapılan tatlı sinileri sıra sıra fırınların yollarını tutarlar, bir an önce hazırlıkların bitirilmesi telaşıyla evlere dönülürdü. Bayram kıyafetlerini bir sır gibi saklayan biz çocuklar. Bayramda kıyafetimizin beğenilme hayaliyle sabahları zor ederdik. Evlerin önüne yakılmış ateşlerin üzerinde kızartılan börek kokuları mahalleyi sarar, biz çocuklar bütün heyecanımızla ellerimizde tepsilerle komşu komşu börek dağıtmaya çıkardık.
Ayrı bir önemi vardı bayramların. Arife günü anne babalarımız ellerimizden tutarak, aile kabristanına gider yakınlarımıza dualar ederdik. Bu biz çocuklar için çok önemli bir ziyaret biçimi idi. İlk defa ölümün varlığını ve sevdiklerimizle öbür dünyada beraber olacağımızı bu ziyaretlerde öğrenirdik. Kabristanda yakınlarımızın manevi olarak bayramını kutlar ve anne babamızın pek de idrak edemediğimiz gözyaşları içerisinde evimize dönerdik. Bizim için onların manevi varlığı her zaman arkamızda hiç bitmeyen bir güç ve kalkan olarak kalırdı.
Bayramın ilk günü öncelikle aile büyüklerimizin ellerini öper, bin bir sevinç ve heyecanla koşar eğlenirdik. Daha sonra yakın akrabaları bir bir gezerek ellerini öper, onların hayır dualarını alırdık. Onların vermiş olduğu harçlıkları elimizde hiç eksik olmayan naylon poşetlere koyardık. Komşu ziyaretleri bir başka olur, başımızı okşayan bize değer veren insanlara minnet ve gıpta ile bakardık.
Biz büyükleri saymayı ve küçükleri sevmeyi hep bayramlarda öğrendik. Yardımlaşmayı, birbirine değer vermeyi, sevip sevilmeyi, aile bağlarının nasıl birbiriyle kenetleştiğini bayramlarda idrak ettik. Yine geçmişimizin ne denli önemli olduğunu bizim belli bir seviyeye gelmemizde kabristanda yatan yakınlarımızın ne denli katkısı olduğunu ve kutsal değerlere saygı duymayı yine bayramlarda öğrendik.
Şimdi yine Arifeler, bayramlar ve bayram çocukları var. Yine aileler var. Ancak kavramlar ve anlayışlar bize çok yabancı geliyor. Çocuklarımız bayram tatillerini kendilerine bir seyahat fırsatı olarak algılıyorlar. Anne babalar artık gezi planlarını bayramlara göre yapıyorlar. Çocuklar bayram tatilini internernet kâffelerde oyun oynayarak geçiriyorlar. Yaşlı ve yalnız başına yaşayıpta beni bir arayan soran olur mu diyen komşuların kapılarını hiç çalan kalmadı. Eski bayram heyecanlarını çocukların gözlerinde görmek mümkün değil artık. Mezarlıklar dua bekleyen yüzlerce yakınlarımızla dolu.
Komşu ziyaretleri en asgari düzeye indirilmiş durumda. Yardımlaşmalar dahi belli bir geleneğin zoraki yaşayışı misali yapılabiliyor. Birşeyler kaybolmuş bizlerden, sanki bir şeyleri eksik yaşıyor gibiyiz. O tatlı heyecanlara ve o eski saygı ve sevgi çerçevesi içerisinde yaşanan bayramları hep arıyor gözlerimiz. Ama ümitsiz miyiz? Asla… bir gün yeniden bayramın o güzelliklerini huşu içerisinde yaşayacağımıza inancımız sonsuzdur. Değişmeleri anlıyor ve saygı ile karşılıyorum. Ama lütfen her yeni güzelliğin eski güzelliklerle birlikte yaşaması için çalışalım.
Bayram Çocukları gibi hepiniz şen ve esen kalın.
..

Devamını Oku
Adnan Deniz

Hiç farkında olmadan aradan tam 25 yıl geçmiş. Ankara Gordion otelde yıllar sonra buluştuğumuz arkadaşları hala içtenlik ve gençlik hissiyatı içerisinde buldum. Gençliğin, yalnızca zamanın ilk çizgisi olmaktan çok, yüreklerde yaşatılabildiğini anladım.
Hala yürekleri pır pır eden, hala hayat dolu ve daha da önemlisi hala geleceğe umutla bakan arkadaşlarımı görünce onların hiç değişmediklerini ve güzel anıları görkemli geleceklerle besleyen çok önemli bireyler olduklarını bir kez daha kavradım.
Bir neslin paylaşan temsilcileri olarak birbirimizi daha iyi anladığımızı ve içimizdeki geçmişte yaşanan hallerimizi birbirimize daha iyi yansıttığımızı, birbirimizi yakından duyumsadığımızı hissettim. Üniversite günlerimizin belki çok mahzun belki de duygusal ama utangaç tavırlarını hissederek yılların tükenmeyen sevdalarını içimizde saklayıp, yalnızca gençlik çağımızın bir yanının hala yüreklerimizde yaşadığını gördüm.
Geçmişin güzel günlerini yâd ederken, yaşanan gerçeklerle yüzleşmenin bile yaşamanın gerçek anlamı olduğunu bilerek vefakâr, yaşatılabilen arkadaşlar olduğumuzu bütün gururumla hissettim.
Arkadaşlarımın yüzlerinde, geçmişin gelecek korkularının, ekonomik yetersizliklerinin yerini alan ekonomik bağımsızlığın ve başarılı olma olgusunun en güzel tebessümlerini gördüm. Ayrılıklarımızın başka mekânlarda daha güzel meyveler verdiğinin duygusallığını yaşadım. Sorumluluğun az olduğu ve hep pembe hayaller kurduğumuz günlerin tatlı hayallerinin usumuzun en güzel köşelerini süsleyeceğini ve bizleri terk edemeyeceğini fark ettim.
Arkadaşlarımızın cehrelerindeki bütün değişikliklere rağmen sımsıcak birer çift göz ’ün hala ben oyum diyen bakışlarından onların kim olduğunu anlayabilmenin mutluluğunu yaşadım.
Şunu yakından gördümkü, saygı göstermenin ve sevmenin en belirgin ifadesiydi değer vermek. Organizasyondaki saygıdeğer arkadaşlarımın ve birbirlerini onurlandırarak bu paylaşıma katkıda bulunanların ayrıca birbirlerine değerlerin en güzelini verdiklerini düşündüm.. Çeşitli sebeplerle katılımda bulunamayan arkadaşlarımızın yüreklerinin bizlerle olduğunu ve bizlerle aynı duyguları paylaştıklarını bilmenin gururunu yaşadım.
Ayrıca bizlerin yetişmesinde emeği geçen hocalarımızla birlikte olmanın, yaşananların onlarla paylaşılmasının ayrı bir hazzını hissettim. Hocalarımıza, yetiştirdikleri ile öğünmenin gururunu yaşattığımız için bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Hala güzellik ve zer afetlerinden hiçbir şey kaybetmeyen bayan arkadaşları ve karakteristik özelliklerinden ve dik duruşlarından ödün vermeyen arkadaşları görmek benim yaşama sevincimi bir kat daha artırdı.
Belli bir zaman paylaşımının tekrar canlandırılması olan bu Gordion otel buluşmasının herkesin yaşam felsefesini yeniden gözden geçirmesine vesile olacağı düşüncesiyle, yeni buluşmaların hayallerinin şimdiden kurulması ümidiyle saygı ve sevginin daim olması dileklerimi sunuyorum.
..

Devamını Oku
Adnan Deniz

Yaptığınız bir yanlışlıktan dolayı özür dilemesini biliyor musunuz? Hatalı bir davranışınızdan dolayı hatalı olduğunuzu kabul edebiliyor musunuz? Yaptığınız hatayı bir daha yapmamaya gayret ediyor musunuz? İşte bunları yapabiliyorsanız sizden olgunu ve sizden büyüğü yok diyorum. Çünkü insanların en zayıf noktası ‘’Ben’’olgusudur. Ben yanlış yapmam, ben haklıyım, benim dediğim doğru denildiği sürece çözümün değil problemin bir parçası olmaya adaysınız. İnsan beşer, şaşar. Bundan da doğal bir şey yoktur. Önemli olan haklıya hakkını verebilmek ve haksız olduğumuzu kabul edebilmektir. İnanın, gerçeği söyleyen insanlar yargılanmaz daha doğrusu onun bu davranışı takdirle karşılanır.
Çok sevdiğim bir Atasözü vardır’’Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilme’’Belki kısa süreli menfaatler elde edilebilir ama uzun sürede insanlar kendi şahsiyetlerinden çok şeyler kaybederler. Yapılan davranışlar ne duygusal yoğunluğa bağlı nede sırf akılın yalın hali ile harekete geçmemelidir. İnsan hem maddi hem de manevi âlemin ortak tezahürüdür. Onun için yapılan davranışlar, insan ilişkileri, sosyal paylaşımdaki iletişimlerde, hep insanların bu iki yönüne de hitap eden davranışlar hâkim olmalıdır.
Hayattan beklentimiz nedir? Belki maddi anlamda çok şeyler elde etmiş olabiliriz. Ancak hiçbir madde bir dostun, bir arkadaşın yerini tutamaz. Bir dost ya da arkadaş veya akraba bir günde elde edilecek bir nesne değildir. Elde edilen bütün değerlerin bir çabası bir emeği vardır. Bu emekleri bir sözle, bir anlık kendimize hâkim olmamakla silip atamayız. Elimizdeki değerlere sahip çıkmalı ve onların en ufak sıkıntısında dahi yanında olmalıyız.
Günümüz toplum psikolojisi maalesef çok karmaşık bir hal almıştır. Bunun nedeni bence insanlardaki değerlere duyulan saygı ciddiyetsizliği veya boşluğu ve inançlardaki eğitim eksikliğidir. Günümüz insanları maalesef kendisinin maddi açlığını doyurmakla meşguldür. Ancak bütün ihtiyaçlarını elde ettikten sonra derin bir boşluğun içerisinde ve psikolojik rahatsızlıkların içinde boğuşmakla kendisini bulacaktır.
Hayatın içerisinde mutlu yaşayabilmek için öncelikle insanın kendisi ile barışık olması, başkalarını olduğu gibi kabul edebilmesi ve elindeki değerlere sahip çıkması gerekir. Ayrıca kendisinin manevi yönünü de geliştirmesi, arkadaş ilişkilerine değer vermesi, kendisine yapılmasını istemediğini başkalarında yapmaması gerekir.
Günümüz insanının ortaya çıkardığı sorunlara bakacak olursak ben olgusunun, dolayısıyla bencilliğin bu sorunların ana maddesini oluşturduğunu görmekteyiz.
Bence bir problem karşısında ani tepki vermeden önce karşılıklı olarak birbirimize yardım ederek problem çözen taraf olma eğilimini ön plana çıkarmalıyız. Sorunlar her an istenildiği zaman çıkarılabilir. Ama problem çözmek bir beceri işidir ve uzmanlık ister.
Problem çıkaran kişi aslında problem çıkarmakla kaybeden taraf anında olur. Belki problem çıkarana karşı o an için her hangi bir şey söylenmez ama her an yargılanır ve o kişiden hızlı bir uzaklaşma çabalarının artığı gözlemlenir. O zaman problemli tarafın hangi amaca hizmet ettiği söylenebilir? Tabiî ki devamlı kaybeden tarafın adayıdır.
İşte bu gözlemlerden ve yaşamsal çıkarımlardan elde edilen sonuçlara göre, kesinlikle problem çıkaran değil, çözümün bir parçası olmalıyız. Problemli taraf hala bencilliğin içerisinde bataklığa sürükleniyor ve insanlara çamur sıçratıyorsa, sanırım o çamurlu suların yanlarında fazla dolaşmamak en kestirme yol olur.
Elde ettiğimiz değerlerimize her zaman sahip çıkmalıyız. Kendimizi iyi yetiştirmeli hiçbir zaman tek yönlü hareket etmemeliyiz. Çünkü insanoğlu madde ve ruh’un birleşiminden oluşan yaratanın akıl vererek en yüksek mertebeye ulaştırdığı bir varlıktır. Unutulmamalıdır ki insanoğlunun bir yaratılış gayesi vardır. Bu yaratılış gayesi doğrultusunda kavgasız, gürültüsüz saygı ve sevgiyle kalın…
..

Devamını Oku