Sonbaharın ilk yaprakları düşüyordu
Sana veda ederken
Unuttum şimdi hangi yılın hangi günüydü
Tek bildiğim bir mavi minibüstü bizi ayıran
Kalbim kağıt kesiği gibi sızlıyordu
Kelimeler düğümlenmişti boğazımda
Bir düşün kıyısında yaktım son sigaramı
Yanımda geceden kalma şişeler
Ellerim buz gibi
Aklımda hala gidişinin takvimi
Unutulmaya yüz tutmuş yüzün
Hayatımın Z raporu gibi
Başladığım her şiir yarım kalıyor bugün
Satırlarımda yalnızlığın izleri
Kulaklarımda hep aynı ses çınlıyor;
Hoşça kal..
Bir cami avlusuna bıraktım umutlarımı
Hayallerim yetimhane bahçesinde asılı
Ben senin geçmişinin
Beni silemezsin
Beynine hapsettim kendimi
Ne yapsan çıkaramazsın
Hatırlıyor musun?
Henüz yolun başındaydın
Gidiyorsun,
bir kez daha beni yarım bırakarak.
Senden sakladığım gözyaşlarımı,
yanaklarımdan damlayan terime karıştırdım arkandan
ve sen şehir şehir uzaklaşırken benden,
ben fotoğraflarınla avuttum kendimi.
Gittin..
Hiç kimsenin duymadığı bir felaketin
Yüreğimde haykırışı gibi
Bir tek ben hissettim gidişini
Gidişinle buz kesti yüreğim
Hiçbir yangın söndüremedi içimi
Devrik bir cümle gibiydi seni sevmek
Kimsenin fark edemeyeceği anlamlar taşıyan
İçinden çıkılması güç anlaması zor
Bazen kitabın tam ortasında rastladığın
Bazen önemli bir toplantının sonunda
Yalnızlığa inanmak gibiydi seni sevmek
Akşam güneşinin cılız ışığı
Dağlara vuruyorken
Köyümün toprak damlı
Evinin bahçesinde oturuyorum
Çocukluk günlerim
Ruhumun kuytusunda
BİR PAÇAVRA GİBİ
SOKAĞA ATTIN BENİ
HİÇ Mİ ÜZÜLMEDİN ANNE
AÇ KALDIM, ÜŞÜDÜM
KOVULDUM, DÖVÜLDÜM
METRUK BİNALAR MESKENİM OLDU
Sen köprüdeki kadınsın
Sabahın tam beşinde
İntihar edeceksin
Biliyorum
Defalarca rüyamda gördüm
Her defasında geç kaldım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!