1915 yılı Birinci Dünya Savaşı
Zemheriler diye bilinen en soğuk günlerdi,
Enver paşanın 
Sarıkamış Kuşatma Harekâtı;  
Düşman kuvvetlerinin arkasına düşmekti.
Bahar gelmeden; 
Rus ordusunu bozguna uğratmaktı. 
İzin vermedi karakış.
Damarlarında dondurdu kanlarını
Tek kurşun atamadan Mehmetçik.
Kar taneleri gibi yerlere döküldüler,
Bembeyaz yorgana sarıldılar Sarıkamış’ta.
Allahuekber dağlarında,
Kar, tipi, boran…
Sıfırın altında kırk dereceye düşen soğuk,
Düşmandan, daha düşman.
Yer gök üşüdü,
Bir gecede binlerce kınalı kuzu,
Karlar üzerine cansız serpildi.
Beyaz ölümün cennetlik yolcuları Sarıkamış’ta.
Anadolu’dan, Yemen’den, 
Tabur tabur askerler,
Derelerden, tepelerden, dağlardan aştılar,
Bazılarının üzerinde yazlık elbiseler
Ayaklarda yırtık çarıklar,
Omuzlarda mavzerler,
Neferler, dillerinde Kelime-i Şahadet ile
Kar kış demeden gece gündüz,
Bile bile ölüme yürüdüler.
Allahuekber dağında,
Moskof’a değil
Allah’a teslim oldular.
Binlerce kefensiz kar çiçeği Sarıkamış’ta.
Kar altında şehitler, şehitler…
Ordunun işaret taşları gibi yollara dizilmiş,
Kimi kayaların kuytularına sinmiş,
Kimi bir ağacın gövdesine dayanmış,
Kimi sırt sırta vermiş,
Kimi oturmuş, 
Kimi çömelmiş,
Ay yıldız altında. 
Kardan heykeller SARIKAMIŞ’TA…
                                   (Malatya  12 Ocak 2012)
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta