Aksi yönümde dönen bir hayal var. Tüm uzuvları altüst olmuş. Yeryüzü üstümde; kilometrelerce toprağın altında yatıyorum. Sesi tavan arasına sıkışmış bir iskelet gibiyim. Soğuk ve katılaşmış penceredeyken bir sığırcık gelip konuyor koluma, kıpırdayamıyorum. Cam tencerede zehir pişiyor. Dört raflı dolabın en üstüne kaldırdılar beni; kırıldım, susuyorum… Zamanı tahvillerle satıyorlar. Bardaki resmin arkasına küçük bir paket zaman zulalıyorum. Kendinden geçiyor gülümsemeler… beni unuttuğun an dudağının kenarından sarkıyorum. Saat gece üçü gösteriyor. Sahne ışıkları sönmek üzere. Son perde de miskin bir kedi dekora uzanmış uyuyor. Yaşamak ahlaksızca geliyor ölenlerin ardından. Selam verip, kalkıyorum oyun bitmeden. Af dilemiyorum. Karanlık sokak karşılıyor beni. Sokağın köşesini geçsem, yolculuğum uzuyor… Seni aramak geçiyor aklımdan, çiçek tozu yapışıyor yakama, eşeysiz çoğalan bir karanlıkta yüzlerce yüzüm beni karşılıyor. Arkandan çıkıp gelsem, kaç uzaklık, ölçüsüz peşinden gelmeliyim? Gelemiyorum, küsüyorsun, biletçi küsüyor, dolmuş şoförü yolu kısaltıyor ama o da küskün şimdi bana. Ben ise; kusuyorum uluorta… geçimsizim çünkü sensizim.
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim, onlar da gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin