herkes sanıyor
ben... sanmıyorum!
o kitap okuyorum
sen şiir yazıyorum...
annem büyüdüm
babam yürürüm sanıyor,
ben, sanmıyorum.
kızım anlatıyor
anlatıyor anlatıyor anlatıyor
delice bir hayat iştahla akıyor ağzından.
ağzı silinen çocukları sevmiyorum
yüzünü ellemiyorum
silmiyorum
hayat gürül gürül renk renk aksın ağzından..
pembeyi kıza maviyi oğlana bağlayan kaderi sevmiyorum.
kaderi sevmiyorum
hiç sevişmiyoruz..
çoğalacak yeni yazılarım yok
yazmamış tanrı
avuç içlerim alnım kısır.
sensizim.
yeterli bir sebep ötanaziye,
ölmek hakkım olmalı
doğarken sorulmadım.
sormasın
münker nekir
sormasın ötekiler.
hatırlamıyorum!
hatırlamıyorum bela gününü.
aklamaya uğraşmıyorum
adım alnım elim temiz,
örtbas etmiyorum
elmalar ademin dilinde..
legal yollar aramıyorum
biliyorum
illegalim sende..
silmiyorum düşlerimi
bakabilirler,
gırtlağıma kadar doluyum
gırtlağından korkuyorum
üfleme!.
nerede patayacağım belirsiz
pimim bozuk
saatim de.
acele etme
geçer.
geçer, kendimden biliyorum.
"yaşımca dikişleri sensiz geçirdim"
her şey geçer.
sızılar yaralar yaslar yaşlar yıllar
ağrılar geçer.
geçer-de...
izler kadim!
aşk geçer
gecer-de...
bu acı kadim!
ısrar etme
emirler kati
buyruklar kadim.
cennet zor
cennet çok zor
sensizim
cehennemim kadim.
tanrı güç,
tanrı çok güç sevgilim,
tanrı tek güç.
sabretme!
yorma kanatlarını
yenemeyiz biz,
sanmıyorum!..
o mavi diyor
sen olanca yeşil..
ben delice mor seviyorum.
geceleri uyumuyorum
"olmadığın sabahlara uyanmamak için"
onlarca mor doğuruyorum göz altlarımdan,
sana benziyor bütün morlar
bütün çocuklar sana benziyor.
çocukları öpebilirim,
bu yasal.
leylakları da..
bu da yasal.
tanrı buna günah yazmaz.
o seni sevişlerimi bir bilse,
utanır elleri bir daha günah yazamaz.
sen yeşil giyiniyorsun
bahar oluyorsun durmadan,
bende hepsi bi kasım bi sarı duruyor.
bende bu çirkin sarı aylardır duruyor.
tutmuyorsun,
kaldırıp atmıyorsun,
yıkmıyorsun,
yıkamıyorsun...
ağzımda her tat sası duruyor.
ben mor ol istiyorum
buram buram kulaklarıma dolan, genzimi yakan bir mor,
olmuyorsun.
olmuyorum.
oluyorum sanıyorsun
olmuyorum!
ölüyorum sanıyorum,
ölmüyorum!
kapıyı açmıyorsun
adım atmıyorsun
adımı açmıyorsun
saçlarını açıyorsun
kollarını açıyorsun
sardım dindi sanıyorsun
dinmiyorum!
kanıyorum,
şiir
sanıyorsun,
sanma!
sanmıyorum!
göğsümde yaşım kadar bir sızı
boynumda boyun kadar bir haç
kazıyorlar durmadan
müslümanım diyorum
"ben müslümânım!.."
aldırmıyorlar!
merhametten yoksun bir hoyratlıkla
dikiyorlar...
yemin ediyorum muhammed'e tabi gövdemle sana;
sana yemin ediyorum...
ensarım ben,
ağırlarım onca acıyı
fakat bu olmaz,
olmaz biliyorum,
bu keder çok büyük
kaldırmaz yerim göğüm.
kaldırmaz gövdem.
bu acı çok ağır
bu bıçak çok keskin
çok keskin düştüğüm köşelerin.
bu olmaz
bu vird uymaz
olur sanıyorlar
bilmiyorlar
duymuyorlar,
dikiyorlar
sökün!
sökün onu...
bende tutmaz bu dikiş
bu uğraş boşa.
bu telaş boşa!
ondan kanıyorum ben
bu yaralar ondan!
yaralar..
yaralarım..
senden yâr!..
biter sanıyorlar
her giden.
diner sanıyorlar
her acı.
çözün!
çözün, sarmayın!
ben dinmem.
geçmez bu..
sanmıyorum!
sonra bir kelebek oluyor nefesin
göğsünümün ortasına olanca şefkatinle konuyorsun,
beş pınar fışkırıyor indiğin yerde.
üçü senin ayaklarından
ikisi göz çukurlarımdan.
yedi renk tutuyoruz birbirimizden habersiz.
her birimiz bir mevsimden ilhamlı.
ben bilmiyorum saçlarından başka nisan,
saçlarından başka bahar,
saçlarından başka leylak,
ben açmıyorum hiç bir rengimi renginden başka.
ben bilmiyorum ebem kuşakları da ne
mavi kaç çeşit akar
pembe ne kadar sıcak
ben bilmiyorum yüzünden öte bahar.
ben bir kanatlarını biliyorum
her mevsim ulu,
her mevsim ferah,
her mevsim mor
ve her mevsim göğsüme tüneyen..
"ben kanatlarını biliyorum...
sadako'yu da kağıttan turnaları da.."
göğümde tozlu sarı bir son temmuz
göğsümde derin bir haç.
kulaklarıma ikamet eden bir kamet
bir hükümdar
ve eşlik eden bir ezan.
boynuma kazılmış ilahi bir künyeyle
eziyorlar bir birini durmadan.
durun!
durun yapmayın!
bu olmaz!
yakmayın beni
"müslümanım ben!.."
gövdem müslüman...
doğru bu,
bu yukarıdan aşağıya düşenler
adınla başladığım bismillahlar kadar doğru.
senin bana gelişlerin ve benden göçüşlerinde
onlarca şehrim oluyor gövdenin gittiği,
onlarca yerim oluyor topuklarının değdiği,
ey hicretin sahibi!..
onlarca evim oluyor o olmadığın tüm evlerimde.
ben muhacirliği de biliyorum yetimliği de..
ey bu sanmaların sahibi!
yorgunum
dinlemiyorsun,
sancıyım
dindirmiyorsun,
bilmiyorsun,
koşarım sanıyorsun
deli taylar gibi rüzgarına gebe,
uçarım sanıyorsun
kanatlarımı bile bile.
bu kırıkla
bu kıtlığında
böyle kanatsız
kanatlarınsız
kardinal ve kırmızı
açarım
uçarım
sanıyorsun,
ey sanmaların sahibi!
sanma,
sanmıyorum.
bu deli bir hengame
ve herkes SANIYOR..
sabrediyorum
bekliyorum
özlüyorum
ölüyorum!!
diyorum, "aslında herşey sanrısal!.."
diyorum ve duymuyorlar,
inanmıyorlar,
bu yüzden
sabretmiyorum
ve kusuyorum bu içime tıkılanları.
bu boynuma asılanları.
bu çirkin cerrah imzasını.
sabretmiyorum!
ki edemiyorum..
görmüyor musun her şey çok tanrısal?
masumuz biz
masumum ben
ben masumum!!
sonra insan
sonra müslüman
sonra bilmem kim..
sonra...
sonra
hiç...
deveran eden bir döngü,
dişlilerin 'dişlerimin' arasına sıkışmış
bir parça pembe şiir.
ilişiyorum korkarak utanarak
ilişip sıkışıyorum.
ve çok sıkı tutuluyoruz burada
"çarklar çok sıkı, cepler çok dar ve çok derin.."
sıkılıyor ve akıyorum birden,
utanmıyorum
akıtıyorum
kırıldı fanus
dibim delik
batabilirim
kalbine de..
kalbime de..
doğru hep bu yukarıdan düşenler değil-miş
anlıyorum sona doğru koşarken
anlıyorum herkes kadar
yıkılarak kırılarak dağılarak..
yüzümü sırına sürttükçe
akıllanırım sanan aynalar,
kırılgan aynalar,
ahmak aynalar,
ahh aynalar
ahh aynılar!..
korkmayın korkmayın..
buruşmam kırışmam yormam ben
onca sürmez bu konukluk,
sanmıyorum!
bak! doğru değil-miş bu yukarıdan düşenler..
bu yaşamak teranesi..
bu uzun uzadıya yollanan 'evrensel' mesajlar..
dilekler duâlar çaputlar mumlar..
bu metafizik, bu halüsinasyon, bu güdük rüyalar..
tutar sanma
"sandırma beni!"
niyetler dilekler çiçekler..
yapma!
oynama!
mayalama içime onca şeytanı..
yerim yok
sığım ben
sığmam bana
sanmıyorum!..
her gece isayı çiviliyorlar avuç içlerime
ellerim acılı ve kanlı,
senle cezalanmışım,
havarileri ve kutsal kaseyi saklıyorum göz çukurlarımda,
ellerime değip kirlenmesin kalbin
"yo yo kirlenmesin kalbin.."
kristal ve billur kalbinle doluyor kase,
kase mutlu
ilk kez ağlamıyor
ilk kez dudaklarında..
vay be!
dudakların ilk kez bir şiirime konuk
ve kerameti kendinden menkul
kıymeti kehaneti muamma abuk bir kaseyle.
oysa,
neyse!..
"meryeme uzanan masum ellerim yok benim,
şiir yazacak kadar kirliyim ve bu yüzden çarmıhına daha sağlam çivileyebilirler beni ey isa!.."
aslında şey diyecektim ben..
neyse,
boşver!
boş veriyorum,
ve epeydir...
musa'ya koşan bacaklarıma ulu bir kızıldeniz açıyorlar
duyulmuyor sesim
dilim anlaşılmıyor
bir sinagoğa götürüyorlar beni
belki bir havra ya da bir kilise bilmiyorum
kaç dilde kaç dinde sorgulanıyorum böyle
bilmiyorum
bu suskun bu helâk eden ceza hangi kavmin laneti
hallaç mı bu gerildiğim
giyotin mi şu başımı bekleyen parlak gri
bu kurulan dâr mı
bu saçlarından mı
saçların bunca nâr mı
bunca uzadılar mı
ya bu toplanmış heyula
bu adem
bu çılgın ateş
bu dehşet
durun!
durun yapmayın!
yakmayın!
"yakmayın o var etimde.."
dinlemiyorlar
atıyorlar
etim yanıyor!
yoo etim yanmıyor!.
etim yanılıyor
ateş yanılıyor
yaktım sanıyor
herkes
tanrı
yandın
ve bitti sanıyor
sanmayın
bitmez ki o!
sanmıyorum!
annem hala sanıyor
bi kabir uykusunda bezgin
"çarşaflar ve tülbentler sakız gibi olmalı.."
babam sanıyor ki
hayattayım
budanabilirim biraz daha kirpiklerimden
kızım sanıyor "ki sansın o hep"
koca bir kırmızıyım
eteklerim fırfır
ellerim saçlarım masal dolu
sen hep sanıyorsun
sen durmadan sanıyorsun
aç bir çocuk gibi merakla iştahla
şımarıp kırarak
yorarak
yıpratarak
hep sanıyorsun.
sanıyorsun
saat sarkaclarıyla eskiterek epriterek
ve durmadan keserek
keskinleştirerek
bileyleyerek
ve sürterek yokluğuna
sanıyorsun.
sen büyük bir gafletle sanıyorsun
sanıyorsun ki
her gece şiir açan bir uyku bu.
eyy sanmaların sahibi!
sanıp durma böyle uluorta
salma beni ağustosa
incire üzüme şiire şerbete yüzüne..
salıp durma!
sarhoşluğum berbat
çekerim sanma
çirkefim
çıkmam ellerinden
sanmıyorum!
sen tanrının boşluğunda ince ince işlenmiş o gafletli tarafım
arındıran bekleyişine hükümlü
ben uzun bir arafım
kasım fideliyorum inatla o olduğun mevsime
sarı sarı tane tane şiir şiir
ve sen böyle tuttukça
göz bebeklerinden bir bir
ben sekinet dolu pazen bi kucaktayım
sinemde koca bir ninnili nehir
penyeler tülbentler ve reçellerin aşkına!..
"annemdeyim!"
sen böyle baktıkça bir bir
şimdi sansınlar bakalım bir kez daha coşkuyla
salıyorum ciğerlerimden sanabilmelerin en sarısını
en kasımını
topunu
topunuzun ipliğini pazara salıyorum bu sarsak şiirle
sanabildiğince sansın herkes
kana doya
buyrun!
sanın!
"sen sanma!"
ben seni salmam solumdan
eyy sanmaların sahibi!
duydun mu?
sanmıyorum!..
Kayıt Tarihi : 15.10.2025 04:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!