Sana geldim Şiiri - Nazmi Gökdogan

Nazmi Gökdogan
242

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Sana geldim

Kuluna göz verdin, ''gör Beni'' dedin,
Dil verdin, ''bilene sor Beni'' dedin,
Gönül verdin, ''hayra yor Beni'' dedin,
Gördüm, sordum, yordum, Sana geldim.

Nice dervişlerle, uzun söyleştim,
Kör kör bakan, kullarınla eyleştim,
İyi, kötü, ne verdiysen paylaştım,
Aldığım hisseyle, Sana geldim.

Bolca bolca verdin, gönül aşımı,
Müjdelere yordun, şu göz yaşımı,
Hiç kimseye, eğmediğim başımı,
Yalnız Sana eğdim, Sana geldim.

Beşer, kazanında, piştim pişeli,
Kimi üzgün gördüm, kimi neş'eli,
Kimi döner durur, aşka düşeli,
Pervaneler gibi, Sana geldim.

Kimi uykulara, derince dalmış,
Kimisi kararsız, ortada kalmış,
Kimi, Seni arar, kimi de bulmuş,
Bulanlardan oldum, Sana geldim.

Kimi der ki; ''varsa görünsün, bize''.
Kimi, görmüş, gelmiş önünde dize.
Nasıl göstermeli, görmeyen göze?
Görenlerden oldum, Sana geldim.

Bir ana serçenin, içgüdüsünde,
Tavus kuşlarının ince süsünde,
Nice örümceğin, ak örtüsünde,
Hep, Seni gördüm de, Sana geldim.

Bir lokma, bir hırka hâllere düştüm,
Herkesi dost bildim, dillere düştüm,
İncecik, dikenli yollara düştüm,
Kan revan içinde, Sana geldim.

Bir kitap gönderdin, cümle âleme,
Tek hecesi bile gelmez kaleme,
Dedin ''Benden başka bir şey dileme''
Satır satır çözüp, Sana geldim.

Toprak verdin, tohum verdin ekmeye,
Çile verdin, dergâhında çekmeye,
O zengin sofranda, kuru ekmeğe,
Razı ola ola, Sana geldim.

Hak verdin, bâtılı yanında kıldın,
Şeytanı, insanın kanında kıldın,
Akıl verip, nefsin, önünde kıldın,
Nefsime hükmedip, Sana geldim.

Âlimin ilmini, zâlim bilir mi?
Yol sokak bilmeyen, Seni bulur mu?
Bilenle bilmeyen, eşit olur mu?
Bilenlerden oldum, Sana geldim.

Kâbe'de şahlanan, elleri gördüm,
Yalvarıp yakaran, dilleri gördüm,
Önünde durulmaz, selleri gördüm,
Kapıldım sellere, Sana geldim.

Gördüm; dolup taşan mâbetlerini,
Dinledim; çınlayan âyetlerini,
Hele, o kulların niyetlerini,
Duydum, duya duya, Sana geldim.

Duydum; kul hakkını, yiyenler varmış,
''Mahşer günü yoktur'', diyenler varmış,
Kürkten kefen dikip, giyenler varmış,
Buna şaşıp kaldım, Sana geldim.

Yürüdüm, sağı da solu da gördüm,
Kavşakta yıllarca, düşünüp durdum,
Verdiğin vicdana, elimi vurdum,
''Başka yol yok'' dedi, Sana geldim.

Câmi kubbeleri, güyâ büyüktü,
Kubbeni görünce, bir korku çöktü,
Bu nasıl mîmâri, bu nasıl yüktü?
Aczimi bildim de, Sana geldim.

Bir köprü kurmuşsun, derler incedir,
Sordum, düşenlerin hâli nicedir?
Dediler; bağışlar, O çok yücedir,
Nice ümitlerle, Sana geldim.

Kulda kusur gördüm, kuldan sakladım,
Nice lekeleri, silip pakladım,
Sır verdiler, sır üstüne ekledim,
Doldum, dola dola, Sana geldim.

Akrabaya koştum, dedim; ''yaram var'',
''Biraz derincedir, incitmeden sar''
Ne yeminler etti, dedi; ''elim dar''
Asıl, bu yarayla, Sana geldim.

Kul gördüm, kuluna hased çekmede,
Kin tohumun, nesil nesil ekmede,
Bir yudum su verse, başa kakmada,
''Muhtaç etme'' dedim, Sana geldim.

Kulunu denedin, çöle düşürdüm,
''Bir damla su'' dedim, göle düşürdün,
''Ya hidâyet'' dedim, sele düşürdün,
Boğuldum, boğuldum, Sana geldim.

Kimdir, dedim, hücrelere can veren?
Bunca görünmezi, bakmadan gören?
Kilitli, kilitsiz her yere giren?
Hep, Seni dediler, Sana geldim.

Kimdir, dedim, kalp gözüme nûr veren?
Bana, bunca güzellikler gösteren?
Bütün, şek ve şüpheleri susturan?
Hep, Seni dediler, Sana geldim.

Kimdir dedim, o şeytanı nâr eden?
''Ol '' deyip de, âlemleri vâr eden?
Melekleri kullarına yâr eden?
Hep, Seni dediler, Sana geldim.

Hikmetinden ''sorgu sual'' olunmaz,
Bir sel var ki içimde, karşı durulmaz,
Yazdıkça yazar da, elim yorulmaz,
İçim döküp döküp, Sana geldim.

Günah denizine, boyumca daldım,
Çırpına çırpına kumsala geldim,
Gör ki; bir kum tanesi de, ben oldum,
Yerimi buldum da, Sana geldim.

Bin kez tövbelerden, şaşırıp döndüm,
Bin kere nûrlandım, bin kere söndüm,
Gel gör ki; bu defa, bir başka yandım,
Küllere döndüm de, Sana geldim.

Bir zaman, şeytana eşlik ederdim,
''Herşey bu dünyada, öte yok'' derdim,
Bir kara boşlukta, koşup giderdim,
Gör ki; döndüm Yârab, Sana geldim.

Kendi gafletimden, düştüm kedere,
Yıllarca suçladım, küstüm kadere,
Ne fayda ki, geçen geçti bir kere,
Zararlardan dönüp, Sana geldim.

Dünya nimetleri, başım döndürdü,
Gönül gözlerime, perde indirdi,
Yüreğimde, ne fenerler söndürdü,
Birer birer yakıp, Sana geldim.

Haram pazarında, tacirlik ettim,
Sermayeden oldum, kârı tükettim,
İtibârım vardı Sende, yok ettim,
Binbir ''eyvah! '' ile, Sana geldim.

Şarap; nice derde, sandım ki değer,
Bunca içer miydim, bilseydim eğer,
Beni sarhoş eden, adınmış meğer,
Kırdım kadehleri, Sana geldim.

Bilmedim, verdiğin, can kıymetini,
Yüklendim dünyanın, bin zahmetini,
Gerçi yüzüm yok ya; o rahmetini,
Yine de ver, diye, Sana geldim.

Nankör oldum, buldum Sana bahane,
Kibirlendim, oldum deli divane,
En sonunda, harmanında bir tane,
Savrula savrula, Sana geldim.

Dediler; ''Hani, sen böyle değildin,
Gaflet lekelerin, neyledin sildin?
Adresi kim verdi, yolu ne bildin? ''
Anlata anlata, Sana geldim.

''Yıllarca durmadan, meyhane sordun,
Kumarhanelere tezgahı kurdun,
Dört nala koşarken, nasıl da durdun? ''
Dedim; ''durduran var'', Sana geldim.

Yön bilmez kullara, yollar neylesin,
Bağlanmış kollara eller neylesin,
Mızrap, sarhoş vurur, teller neylesin,
Tel tel inledim de, Sana geldim.

Gönül pınarları, gördüm ki kurur,
Kapılar kapanmış kilitli durur,
Açan yok, ellerim boşuna vurur,
Anahtar sormaya, Sana geldim.

Katı yürek gördüm, kurşunlar delmez,
Yüz adım giderim, bir adım gelmez,
Dediler; ''nankördür, teşekkür bilmez,''
Dedim; bilen bilir, Sana geldim.

Zavallı bir zümre, gördüm ki hele,
Müşrikle, münâfık, vermiş elele,
Hasetten çatlatır, şeytanı bile,
Hâlime şükredip, Sana geldim.

Gördüm, daha nice, yoldan sapanlar,
Dünya malın, putlaştırıp tapanlar,
Haram harmanında, hasat yapanlar,
Binlerce ''vah! '' ile Sana geldim.

Ölümsüz kim? dedim, aradım durdum,
Bilgelere vardım, kapılar vurdum,
Nice âlimlere, danışıp sordum,
Hep, Seni dediler, Sana geldim.

Ölümsüz kim? dedim; güneş ve aya,
Dört milyar yaşında, fâni dünyaya,
Ölümsüz kim? dedim; ateş ve suya,
Hep, Seni dediler, Sana geldim.

Nice âhu gözler, samur saçlara,
Zümrüt saraylara, yakut taçlara,
Krallara, kılıçlara, meçlere
Hep, Seni dediler, Sana geldim.

Kimseye benzemez, doğmaz ölmezsin,
Ağlayıp sızlamaz, coşup gülmezsin,
Kulumsun dediğin, dostu silmezsin,
Vefâna yâr olup, Sana geldim.

Sabahın geceyi, kovduğu yerde,
İlmin cehâleti, boğduğu yerde,
Îmânın kalbime, doğduğu yerde,
Hep, Seni gördüm de, Sana geldim.

Ağaçlar, çiçekler, çimler, fidanlar,
Akrepler, böcekler, kuşlar, yılanlar,
Bütün emirleri, Senden alanlar,
Gördüm, göre göre, Sana geldim.

Fakir, fukaranın, dik başlarını,
Seyrettim, onurlu savaşlarını,
Bir yetim yavrunun, göz yaşlarını,
Mendil mendil sildim, Sana geldim.

Sahipsiz, kimsesiz, felçli düşkünler,
Yaşları yetmişi, çoktan aşkınlar,
Bir el bekliyorlar, öyle şaşkınlar,
El verdim, verdikçe, Sana geldim.

Bir gâzi yanında, durasım geldi,
Hâli vakti nedir, sorasım geldi,
Biraz vefâ bulup, veresim geldi,
Yüreğim sızlayıp, Sana geldim.

Veren el alandan, üstün buyurdun,
Bunu bütün kullarına duyurdun,
Sonra da, onların seyrine durdun,
Verdim, vere vere, Sana geldim.

Komşu kapısını, usulca vurdum,
Aç mıdır, tok mudur, gizlice sordum,
İki lokmam vardı, birini verdim,
Rızânı almaya, Sana geldim.

Binbir çeşit, mahlukâtı türettin,
Kimine göz verdin, kimin kör ettin,
Bunca denge hesabını sır ettin,
Çözmek için Yârab, Sana geldim.

Ölüm, bir karanlık geceyse eğer,
Bunca korkulara, dedim ki; değer.
Oysa; uyanmakmış, sabahmış meğer,
Seherin gördüm de, Sana geldim.

Anam, atam, çoktan Sana varmışlar,
Huzurunda, huzur ile durmuşlar,
Fâtihâ gönderen evlât sormuşlar,
''Vâsıl eyle'' diye, Sana geldim.

Bilirim ki; adâletin yücedir,
Kılıçlardan keskin, kıldan incedir,
Ya, hukuk dağıtan, kullar nicedir?
Sen bilirsin Yârab, Sana geldim.

Hak yolunda, zincirlere vuruldum,
Ne fırtınalardan, durdum duruldum,
Seni, serap serap, sordum yoruldum,
Şimdi, pınar pınar, Sana geldim.

Zengin, fakir demez, bakmazsın yaşa,
Sevdiğin kulunu, çalarsın taşa,
Senden ne gelirse, razıyım başa,
Affına sığındım, Sana geldim.

Dedim; vâdettiğin, o Cennet nerde?
Dedin; ''kâlp gözüyle baktığın yerde.''
''Belki, bir fakirde, belki hakirde''
Kalbim göz eyleyip, Sana geldim.

Oruç mükâfatı, yalnız Sendeymiş,
Açlığın böylesi, ne güzel şeymiş,
Sabrın lezzetine, vardım ki; neymiş! .
Onu, tada tada, Sana geldim.

Kul gördüm; yoksundur, elden ayaktan,
Dedim; yürüyemez, kalkıp yataktan,
Meğerse, o Sana, yürümüş çoktan,
Koştum, nefes nefes, Sana geldim.

Gördüm, kadın hakkı, bilmez er kişi,
Zulmeder, aklınca, çünkü o dişi,
En kutsal emânet, verdin ki; eşi,
Başıma tâc edip, Sana geldim.

Kötürüm anaya, dertler yükledin,
Oğlunda kızında, sabır yokladın,
Ayağı altına, Cennet sakladın,
Öptüm o Cenneti, Sana geldim.

Çektim gözlerimden, gaflet tülünü,
Neyleyim, mevsimlik dünya gülünü?
Yeter ki; kulunun ahret çölünü,
Gül gülistan eyle, Sana geldim.

İster isen, bağışlarsın kulunu,
Ateşlerden döndürürsün yolunu,
Atlastan biçersin, kabir çulunu,
Bağışla ki Yârab, Sana geldim.

Gördüm ki; kullara hudut çizilmiş,
Gurur, kibir, kullar için değilmiş,
En gururlu başlar bile eğilmiş,
''Yerle yeksan'' olup, Sana geldim.

Mahşerde çözülür, diller konuşur,
Diller inkâr etse, eller konuşur,
Göz, kulak, parmaklar, kollar konuşur,
Ben, nice ikrarla, Sana geldim.

Duydum ki; düşünce bir ibâdetmiş,
Gönül tahtın; düşünenler fethetmiş,
Bilmem; bu lezzeti, kaç kulun tadmış,
Tadanlardan oldum, Sana geldim.

Bir damladan yaptın, insan denizi,
Ne huyları benzer, ne parmak izi,
Daha neler gördü, şu gönül gözü,
Kudretine hayran, Sana geldim.

Vermekle bitse de, dünya nimeti,
Verdikçe artıyor, gönül serveti,
Bu nasıl ticaret, nedir hikmeti?
Bunca servet ile, Sana geldim.

Cennetten haber mi, güller lâleler?
O namus beyazı, gür şelâleler?
Hani, dağılır ya; suda hâleler,
Büyüdüm, büyüdüm, Sana geldim.

Milyarlarca galaksiler, yıldızlar,
Akıllar durduran, ulu sonsuzlar,
Kimbilir ötede, daha neler var,
Bir sorup, bin kere, Sana geldim.

Rızkına, bilerek, haram katmadım,
Para pul verdiler, inanç satmadım,
Kul elini, minnet ile tutmadım,
Minnet, diye diye, Sana geldim.

Nefsimle savaştım, yendim, yenildim,
Dostum oldu, iyi günde anıldım,
Dünya makâmına, kandım yanıldım,
Makâm istemeye, Sana geldim.

Yıllar geçer, ömür geçer âheste,
İstemem, gözüm yok, altın kafeste,
Bana, bir servet ver, o son nefeste;
Îmân, diye diye, Sana geldim.

Serveti verirsin, her isteyene,
İlmi, ancak, onu servet bilene,
Ne mutlu ki; o serveti bulana,
Gör ki; bulmak için, Sana geldim.

Dedin: ''Bir düşkünü, kim ki, dost seçer,
O ince köprüden, kolayca geçer,
Merhamet ekenler, merhamet biçer,
Ektim de, biçmeye, Sana geldim.

Rızân için, karşılıksız verenler,
Rızân için, gönüllere girenler,
Müjdelenmiş, kâlp gözünden görenler,
Müjdemi almaya, Sana geldim.

'Tasavvuf' dedim de, düşündüm derin,
Aşk ile kalbimi kapladı yerin,
Şaşırıp kaldığım, bunca eserin,
Ustasını görüp, Sana geldim.

Kim, ne yapar, Senden, bedelin alır,
Ne tehir edilir, ne hakkı kalır,
Herkesin serveti, peşinden gelir,
Ben, fakir hâlimle, Sana geldim.

Her kula katında, bir yer vermişsin,
''Onu ancak, ben bilirim'' dermişsin,
Hüküm verenlere, kahredermişsin,
Haddimi bildim de, Sana geldim.

Nefesleri sayıp, verirsin bize,
Gün be gün, tükenir, görünmez göze,
Şehâdet denilen, o güzel söze,
Nefes ihsân eyle, Sana geldim.

Bunu anlatması, zor gelir dile,
Nedir ki, dünyada çekilen çile,
Kabir azâbını, düşünmek bile,
Kuluna yetti de, Sana geldim.

Ne yaralar gördüm, ilâç kâr etmez,
Ne hastalar gördüm, gecesi bitmez,
Yine de; sabreder, isyana gitmez,
Hayran, hayran bakıp, Sana geldim.

Kin ve intikamda, uyardın bizi,
Dedin; ''Yumuşatın kâlplerinizi,
Sonra; boğar sizi, öfke denizi.''
Kıyılardan döndüm, Sana geldim.

Topladın, beş vakit, mâbette bizi,
Olduk, dalga dalga, insan denizi,
Çözüldü göklerde, ruhların gizi,
Onların izinden, Sana geldim.

Bu dünya; üç günlük bir saltanatmış,
Hani, var mı onu, bir gün uzatmış?
Ölüm; bazen azat, bazen azapmış,
Azat, diye diye, Sana geldim.

Geceler sultanı, Kadir Gecesi,
Yedi kat göklerde, kulların sesi,
Duydum ki; yerini, bulmuş nicesi,
Bir yer ver demeye, Sana geldim.

''O gece'' hacetler, bol tutulurmuş;
''O gece'' arayan, Dost'u bulurmuş,
Gönüller, Muhammed tahtı olurmuş,
Gönlümü taht edip, Sana geldim.

''O gece'' nefesler, yel yel olurmuş,
Bulutlar nûr döker, sel sel olurmuş,
Bedenler semâda, el el olurmuş,
Yel yel, sel sel, el el, Sana geldim.

''O gece'' melekler, saf saf inermiş,
''O gece'' acılar, dertler dinermiş,
''O gece'' cehennem bile sönermiş,
Ben aşk ateşiyle, Sana geldim.

Sahip kimdir? dedim, yüce dağlara,
Engin denizlere, sonsuz çağlara,
Göçüp gidenlere, kalan sağlara,
Hep, Seni dediler, Sana geldim.

Sahip kimdir? dedim, kurda kuşlara,
Ağaçlara, topraklara, taşlara,
Nice sultanlara, mağrur başlara,
Hep, Seni dediler, Sana geldim.

Sahip kimdir? dedim, ıssız çöllere,
Şimşeklere, tayfunlara, sellere,
Yedi kat semâya, bakan ellere,
Hep, Seni dediler, Sana geldim.

Aylar döner, mevsim döner, yıl döner,
Dünya döner, devran döner, yol döner,
Bir gün gelir, tövbe eder, kul döner,
Döndüm, döne döne, Sana geldim.

Mânâyı, maddeyi, önüme serdin,
Defteri kalemi, elime verdin,
''Beni tanıyorsun, yaz artık'' dedin,
Ne mümkün dedim de, Sana geldim.

Nazmi Gökdogan
Kayıt Tarihi : 19.8.2025 10:58:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!