şimdiye kadar
hiçbir çiçek tanımadım ki böyle solmuş olsun
senin gözlerinde solduğum kadar
hiçbir yalnızlık tatmadım ki böyle yitmiş olsun
senin kalbinde yittiğim kadar
ayrılanlar neden ayrılırlar hiçbir zaman anlayamadım
maltepe’de bir otelde kalmıştım
dört gün dört gece geçirmiştim
sabahlara kadar
telefon diplerinde sabahlamış
şiirler arasında
bir tutam kıvılcım gibi seni aramıştım
geceler karanlık geçmişti
kimseler konuşmamıştı
biten tütsüler arasında bir dua arayarak geçti
gecelerim
bir gün olmasın ki edilmiş bir dua bir bedua ile bitmemiş olsun
yüzümde bıraktığın bu nokta nokta hüznün
belki bir gün geçer diye
her gün seni beklemiştim
sen her gün gelebilirdin bana, adresim değişmemişti
hiçbir zaman gelmeyecektin oysa, biliyordum
benim gözlerim istanbul’daydı, yoğurtçu parkı’nda
mazimi
senin dizlerine girerek tekrardan yaşıyordum
sen
durmaksızın kıyamet senaryoları çizen
kanatlarımla beni bir azraile benzetmiştin
taksim’de görmüştün beni, bir gece yarısı
perma para’nın altında, katil gözlerimle
beni bir cinayet sofrasında azı dişlerimle hayal etmiştin
beni ozo’da, geçmişinin dikenli gölgesinde
hayal meyal en buğulu günlerimde
ağlarken görmüştün
gözyaşlarım
tersine dönmüş fıskiyeler gibi
sanki sana batacaktı
her zaman bir yalanı paylaştığımı zannetmiştin
oysa yanılıyordun
ben sana dair her şeyi sevmiştim
sen benden başka herkesi
bu gerçek harlı alevler gibi vücudumu sarmıştı
sakarya’da tutuşmuştum, tunalı’da kızışmıştım
bende siyah beyaz bir fotoğrafın kalmıştı
yağmur yağmıştı, sen uyanmıştın
acı bir tütün gibi alev almıştım
yanık tenim bir mazgal gibi kalbime yapışmıştı
yanmayan tek yerim kalmamıştı benim
sokakların birine girmiştim
hangisi olduğunu bilmiyordum
arkama bakmaktan korkmuştum
belki sen olacaktın, beni arayacaktın
çığlık çığlığa senden kaçabilirdim
belki kaçarken düşerdim, kırıldım
buzlu kristaller gibi kırılıp kırılıp ufalanırdım
kimseler dokunamazdı bana
gözyaşlarım bir duvar gibi yollarımı örtmüştü
sensiz geçen her gün
bir öncekinden daha yalnızdım
maltepe’de bir otelde kalmıştım
dört gün dört geçe geçirmiştim
ankara’daymışım, onsekiztemmuz’muş
akşammış, yalnızmışım
hele yalnızken insan
çiçek dürbünlerine dönermiş bütün bir geçmişi
yontulmaya hazır bir taş gibiymiş, aynı zaman istekli
sönmemiş bir ümitmiş
durmaksızın indiren çekicini bütün yaşanmışlıklara
bir resim tablosuymuş ayrılanların silüeti
her gün yeni baştan çizilen
günlerim nasıl geçti hiçbir zaman anlayamadım
senden nasıl bu kadar uzak oldum hiçbir zaman anlayamadım
ayrılanlar neden ayrılırlar hiçbir zaman anlayamadım
belki şimdi
bugün bir tren istasyonunda
kendimi bu raylara atabilirdim
iki tren benim üstümden geçip sana gelebilirdi
belki beni haberlerde okurdun
senin için öldüğümü hiçbir zaman bilmeyeceksin
o yağmur ormanlarına dönen yüzün
benim için tek bir damla akıtmazdı
tek bir gün olsun, ağlamazdın
her zaman
o çizdiğin cehennem tablolarındaki zebani olacağım
senin mutluluğunun üzerine çökmüş azrail olacağım
hiçbir zaman seninle olamayacağım bir daha
ayrılanlar neden ayrılırlar
hiçbir zaman anlayamayacağım
Necati Siyahhan
Kayıt Tarihi : 2.11.2025 10:15:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!